8 Ağustos 2024 Perşembe

S/Y Dua-1 Kuzey Ege (Halkidiki & Sporadlar) Gezisi Seyir Defteri (Temmuz-Ağustos-2024)


ÖNSÖZ :

           Amatör Denizciler kış boyu hayaller kurar, sefer planı yaparlar; bu planlar genellikle tutmaz, sağlık, hava durumu, iş durumu vs. bir çok parametresi vardır meselenin.  DUA-1 Mürettebatı olarak biz de bir aylık KUZEY EGE seferi planladık bakalım; Büyük Plancı ne kadarının gerçekleştirilmesine müsaade edecek? Sefer niyeti bizden, zafer ise Allah'tan; Vira Bismillah!

 Dua-1, fiili emekliliğimiz sonrası 2022 yazından itibaren Gelibolu Balıkçı Barınağında ikamet ediyor. Ne var ki tarihi limanımız lodos rüzgarlarına karşı son derece korunmasız; Kasım – Mart arası zamanda biz denizcilerin/balıkçıların canı burnunda; her lodosta mutlaka teknelerimiz bir hasar alıyor. Hele de Kıble Lodos eserse, tam karşıdan gelen dalgalar,  dar girişten barınağın içine girip, karşı rıhtıma çarpıp geri dönerek Barınağın içini can pazarına döndürüyor. Geçen yıl Kasım da, on palamar halatı ile baştankara bağlı Dua-1’in iki halatı gözümün önünde patır patır koptu. Barınak içinde öyle çalkantı oluyor ki tekneler rıhtım seviyesine yükseliyor. Osmanlının ilk Tersanesi, Fatih’in İstanbul kuşatmasına 150 parça savaş gemisi inşa edip göndermiş ve 1533 yılına kadar 150 sene Kaptan-ı Deryalık (Donanma Komutanlığı)  merkezi olmuş Gelibolu’muzun limanı yatırım planlarında maalesef gözardı edilmiş vaziyette; ne yeni Barınak yapımı ne de mevcudunun iyileştirilmesi için bir türlü bütçeden pay alamıyor. Barınak içinde demir atmak mümkün değil; atılan demir yüzde yüze yakın dipteki bir mezbeleliğe takılır kalır, dalgıç ihtiyacı duyarsınız. Ünvanı dünyaya ulaşmış Gelibolu’muzun medar-ı iftiharı büyük denizci Piri Reis Balıkçı Barınağı adı ile yeni bir barınak projemiz etüd aşamasında bütçe beklerken, bir taraftan da mevcut Barınağımızın iyileştirilmesi (lodosa karşı mendirek, sabit tonoz sistemi, yüzer ponton, balıkçı odaları, sinyalizasyon vb) için Güney Marmara Ajansı fonlarından istifade etmeye çalışıyoruz. Gayret bizden, tevfik Allahtan.

         Gelibolu’da kışı böyle geçirirken, bir taraftan da yaz seyir planlarımız yapılıyor; 2017 yılında Kuzey Egenin Taşoz, Kavala tarafını iyice gezmiştik; bu yıl ki hedefimiz de yine Kuzey Ege ama bu defa Kuzey Batı tarafları. Rahmetli Sadun BORO’nun izinde Halkidiki yarım adaları ve Sporadlar. Aylar öncesinden, elektronik haritalar üzerinden 5N1K benzeri soruların cevaplarını bulmak üzere taslak plan için çalışmalara başladık;  hangi tarihte, kaç millik sefer sonrası, nerede, hangi koordinatta ve o koy/limana daha önce gitmiş Reislerin/Kaptanların, HeyamolaHey  ve GezginKorsan forumları ile şahsi bloglarında yazmış Meltem Sarıkaya, Azmi Özer, Zafer Türkmen, Hakkı Algın gibi yelkencilerin  notları derlendi. Bir taraftan da Sadun BORO’nun Kısmet’in Dümen Suyunda ve Rod&Lucinda HEIKELL çiftinin Yunanistan Kıyıları Seyir Kılavuzu incelendi; taslak planımıza özet notlar alındı. Daha önce gezip de paylaşım yapan Denizcilerimize müteşekkirim. Ben de, bundan sonra gideceklere borcumu ödemek üzere yazıyorum; umarım istifadeye medar olur. Ayrıca taslak planımızı Navionics elektronik harita üzerinde adım adım çalıştık; çok ufak değişikliklerle de bu güzergaha uyduk. Harita ve Açıklamalı/Açıklamasız excel taslak planı görüntülerini aşağıda paylaşıyorum.























20240708 P.tesi: Gelibolu – Çanakkale Gümrük Çıkış – Anıt Limanı

Aslında Gelibolu’dan Pazar günü çıkalım, gece Ç.kale Marina önünde alargada kalalım, P.tesi sabah erkenden Marinaya girip Gümrük Çıkış işlemlerine başlayalım diyorduk ama mümkün olmadı; biz de P.tesi sabah 06:00 gibi erkenden çıkıp, saat 10:30 gibi Ç.kale Marinaya bağlandık. Ne de olsa Boğazdaki akıntı ile aşağıya koşturarak inebiliyoruz. Mesai vaktinde eriştik. 

Bakanlığın “Vatandaşın işini kolaylaştırın” talimatına rağmen Liman Başkanlıkları normalde Acentesiz Gümrük işlemi yapmıyorlar ama o gün benim şansıma Çanakkale'nin önünde haberlere konu olmuş, müşterileri yağlı bir mega yat duruyordu ve Acente onun koşuşturması içindeydi; bizimle ilgilenmedi bile. Biz de fırsattan istifade sırasıyla Liman Başkanlığı => Gümrük => Pasaport Polisi (dönüşte tam tersi) kendimiz yaptık. Referans olması açısından adım adım açıklamaya çalışacağım. 

    1.  Liman Başkanlığı :

a.  Gümrük Çıkış İstenen Belgeler :
    i.  Bağlama Kütüğü aslı ve bir fotokopi
    ii.  ADB aslı ve fotokopisi
    iii. Liman Bşk.lığı Tekne Kullanma Yetki Belgesi (Donatan işlemi yapmıyorsa)
    iv.  Kimlik/Pasaport aslı ve bir fotokopisi
    v.  Tekne Sigortası
    vi. Eski Transitlog Y1 Gümrük Giriş nüshası

    

    b.  Seyir İzin Belgesi (Transitlog)

              i. Çıkışta varsa eski Transitlog  Yurda Giriş (Y1) nüshası kapatılması gerekiyor. Bizim 2017 yılına 

            ait Y1 nüshamız fiziken görüldü ve kapatıldı.

            ii. Yeni gümrük çıkış (Y2) için aşağıdaki elektronik ortamdan çıkış kayıtlarımız oluşturuldu. 

            Bunun Vatandaş girişi sorunlu (kopmalar, kayıt oluşturmada zorluklar vb) olduğundan Liman 

            Bşk.lığından teknik yardım aldık. Ancak dönüşte aynı ortamdan giriş işlemlerimizi ve C kodu

            üretmeyi uzun uğraşlar neticesinde başarabildik.

                -  https://e-denizcilik.uab.gov.tr/login

                -  https://sib.uab.gov.tr/Sib/YatListesi

       iii. Normal şartlarda işlem sonunda fiziki Y2 Çıkış Belgesinin yazdırılmasına gerek yok ancak Gümrük 

            yine de çıktısını istedi. Liman Bşk.lığı yazdırma hususunda da yardımcı oldu.  Yoksa, çarşıda

            Printer aramamız gerekecekti.

       iv.  Çıkışta bir para ödemedik ama dönüşümüzde, sib.uab.gov.tr üzerinden oluşturduğumuz C kodları 

             ile 500₺ + 600₺ Y1 Gümrük Giriş Belge ve Harcını HalkBank’dan ödedik.


2.      Gümrük :

        a.  Gümrük binası yakın ama Memur Kepez Limana da gittiğinden randevu gerekiyor. Marina 

             kendisine haber veriyor. Veya siz telefon ediyorsunuz.

        b.  Marinaya kontrole gelen Gümrük memuru bana "Siz 2017'de yurtdışına çıkmış, o günden bugüne 

             transitlog yeniletmemişsiniz, cezası var, görüş sorduk, yakında netleşecek, ben şimdilik 

              onaylıyorum" dedi.

         c.  Yabancı bayrak için transitlog yenileme var, biliyorum da TC Bayraklı teknenin transitlog 

              yenilemesi de neymiş, deyip uzatmadım. Ama sanki bu konuda kafalar epey karışık, TC 

              bayraklılar için bekledikleri görüş İnşaallah yabancı bayrak işlemleri gibi gelmez. 

       3. Pasaport Polisi :

            a.   Yurt dışı çıkış harcı 150₺;  benim ve eşim için Halkbank Mobilden ödendi; kedimiz için  ödemedik,              kaçak yolcu bu seyahatte J
      b.  Polis, sistemleri üzerinden Liman Başkanlığının Çıkış kaydını kontrol etti; ekrana düştü-düşmedi                  konusu oldu ama bir şekilde ekranda gördü.
            c.   Pasaportlarımızı damgaladı.

 

       4.  Çanakkale Marina:

            a.    Ç.kale marina kısa bağlanma için saat ücreti üzerinden 500₺/saat palamar ücreti aldı. Bizim boyda 
           tekne için geceliği 1700₺ imiş. Belediyeye ait bir işletme için çok yüksek meblağ. Bir taraftan da                   yıllık bağlama ücretinin 25bin olduğunu duyuyoruz; ama sadece Belediye Meclis üyeleri veya 
            referanslıları kalabiliyormuş burada; güya halkçı belediye J
      b.  Her cezai ihtimale karşı, daha  sabah çıktığım seferin, daha üretilmemiş  atığını da vermiş oldum;                   DAU belge ücreti 265₺. Bu da ayrı bir garabet işlem maalesef; cezası da çok yüksek. Çevre                       Bakanlığı Teknelerin 50-60 lt.lik organik atığını para karşılığı alıyor ve götürüp Belediyelerin                       kanalizasyonuna döküyor. Belediyelerin çoğunda biyolojik arıtma yok; onlarda bizim kullandığımız            denize gerisin geri boca ediyorlar. Dostlar alışverişte görsün durumu.  Bu garabet düzeltilir İnşaallah.

        Nihayet Çanakkale’de Gümrük Çıkış işlemlerimiz bitti;  S/Y Dua-1 teknesinin Kaptanı, Kaptaniçesi ve Miço Kedimiz Mino ile  Halkidiki - Sporadlar seferimiz için öğleden sonra  avara olup; 12 mil mesafedeki Anıt Limanında 28-30 Kt rüzgarda, 40mt demir serip, ertesi günkü geçiş için enerji biriktirdik.





















20240709 Salı:  Seddülbahir Anıt Limanı – Limnos Nsis Karkalás Koyu – 57,5mil

         Anıt Limanından 06:00 gibi demir aldık; Poyraz 15-20kt bandında, sancak kıç omuzluktan geniş apaz, motor stop, sadece cenova ile 7,5kt süratteyiz. Miçomuz Kedi Mino Serpinti Körüğü altında yerini buldu, uyuyor. Teknenin zehirlisi üçüncü yılına girdi; sefer öncesi dalarak alt temizliği yaptım ama nispeten kirli olduğu halde rüzgar altına uçarak geldik. Benzer havada rüzgar üstüne bir de bunun dönüşü var demeyin; şimdiden bir ay sonrayı düşünmeyelim J
        Aslında bu sene karaya alma zamanım gelmişti; zehirli boyalarımı da almış, stoklamıştım. Uzun sefer düşündüğümden mutlaka karaya çıkmam da gerekiyordu. Ancak, Gelibolu’da karaya alabileceğim iki tersane var; birisi büyük; teklif aldığımda bana gemi muamelesi yaptılar; Euro kuru üzerinden saat ücreti ile teklif sundular. Benim İstanbul Marinalarında karaya çıktığım rakamın tam dört katına denk geliyordu.  Daha küçük ama iptidai kızak yöntemi ile karaya alan tersane ise bir türlü bana randevu veremedi. Hatta en son Ramazan Bayramı süresinde randevulaştık ama bu defa kızakları hasara uğradı ve benim iş yattı.  En nihayet bir gün hazırlıklarımı yapıp Hamzakoy’da akşama kadar uğraşarak nefesli dalışla alt temizliğimi kendim yaptım; çok da güzel oldu ama tabii yeni zehirli kadar performans vermedi. Rüzgar altı iyiydi de rüzgar ve akıntı üstü seferlerim tam bir patinaja dönüşüyordu.

     

           Saat 16:00 gibi Limnos-Myrina kasabasının güney-doğusunda Nsis Karkalás Koyunda mola verdik; hem yorulmuşuz hem de su o kadar güzeldi ki o gece orada kalmak istedik. Henüz gümrük girişi yapmamış olsak da karaya ayak basmadığımızdan mesele olmadı.


20240710 Çarşamba : Limnos-Myrina Limanı – Gümrük Giriş – 4,8mil

Myrina rıhtımına kıçtankara olmaya çalışırken yandaki teknenin demirine taktık; neyse ki  kurttarma kancası ile demiri kurtarıp, hemen karşıda  alargaya geçtik.

Myrina, Türk denizcilerin meşhur giriş limanlarından; PortPolice ve Gümrük binası hemen rıhtımın karşısında. Tek sıkıntı Yunanistan'da mesai 14:00'da bitiyor. Birkaç yıldır teknelerin boyuna göre Tepai (Ayakbastı) parası alıyorlar; açık banka veya Postahane bulup yatırmak mesele. Biz mecbur kaldık 20€ komisyon ücreti verip Acente üzerinden 33€'u ödemeye. 50€ TransitLog, 15€'da Port Police ücreti; ceman 118€ ödedik.  Neyse giriş tamam.

Bir daha kısmet olursa eğer, artık online TEPAİ ödemesini öğrendik; daha TR’den çıkmadan e-Paravolo numaramızı üretip, gider gitmez bir Banka veya PostOffice’den ödeyebileceğiz. Nitekim Ağustos ayını aşağıdaki adımlarla ödemiş olduk.

-         https://www1.aade.gr/aadeapps2/etepai/ sitesinden mail adresiniz ve Pasaport Numaranız ile bir “Register/Kayıt” oluşturuyorsunuz.

-         Ardından kendi hesabınızla/şifrenizle girip “NewRegistration” butonu ile teknenizin en/boy ölçülerini kaydedip, hangi ay için tepai ödemek istiyorsanız işaretliyorsunuz.

-         Sistem size bir E-PARAVOLO (eTepai Referans No) numarası üretiyor.

-         Bu kodu bankaya veya PostOfice’e verdiğinizde TEPAİ ücretini ödeyebiliyorsunuz. Ödeme henüz Kredi Kartı ile yapılamıyor maalesef.

-         eTepai Hesabınızdan Formu “Print/Yazdır” yapıp, PAİD/Ödendi yazıp yazmadığını kontrol ediniz. Bu Formu PDF olarak telefonunuzda saklayınız veya alabiliyorsanız çıktısını alınız, Port Police görmek istiyor.

Myrina’da tekne zaten alargada, rüzgar da düştü, berrak sulara attık kendimizi, bir gün daha dinlenmeye ayırdık; koştur-koştura gerek yok. Alargada yanımıza Çanakkale'ye kayıtlı Öykü17 yelkenlisi  geldi; onlar da ailecek geziyorlar. Hareketli çarşısında bir top dondurma 2,35€.

            Bir de Cosmote'den 100+30gb./15€ sim kartımızı alınca, iletişime de kavuşup, normale döndük. Kaptaniçe de benden paylaşımla interneti kullanıyor; günlük 5gb giderimiz var, bir ay haydi haydi yeter diye düşündük. Kullanma suyumuz çok eksilmedi ama Bot bağladığımız yerde, kedilerin de su içtiği bir genel çeşme var; oradan eksilen suyumuzu botla taşıyarak tamamladık. Kasabada gezerken Kedimiz Mino’yu teknede bırakıyoruz; dönüşümüzü dört gözle bekliyor, bot motorunun sesini duyunca hemen güvertede beliriveriyor. Kedi, ilk defa tekneye katıldığı halde, buraya kadar hiç sorun çıkarmadı maaşallah.  











































20240712 Cuma: Limnos-Myrina => Halkidiki-Athos (Aynaroz) – Ouranoupoli – 60mil

Bu sabah 06:30'da ver elini Halkidiki yarımadalarının kuzeyindeki Athos yarımadası. Osmanlı, bu dini özerk yarımadaya Aynaroz demiş ve özel Kadı atamış. Bu yarımada hala dini özerk bölge; üzerinde 20 civarı manastır varmış. Sadece erkekler girebiliyor, dişilerin yarımadaya yaklaşması bile yasakmış; sadece dişi kedilere müsade ediliyormuş; o da fare üremesini engellemek için J  Biz batısından geçip, coğrafyayı temaşa edicez bakalım. Yol boyu oltamız denizde; ama bu defa ucundaki sahte kopup gitmiş; acaba kaçan balık büyükmüydü J

Yarımadaya adını veren Athos dağı karşımızda belirdi; rakımı 2033mt imiş. Hava yanık, yelken pek çalışmıyor. Hava durumu siteleri önümüzdeki günleri hep sakin gösteriyor; bu güzel havaları değerlendirmeye gayret edeceğiz.

Ouranoupolis, yarımadanın en turistik kasabası; Azmi Özer Reisin tariflediği şekilde, önlerinde  4mt.lere demir atıp, alargada kaldık. Buralarda motorlu fiber tekne kiralama çok moda, önümüzden vızır vızır geçiyorlar; karşıda Ammouliani takım adalarında çok miktarda meşhur plaj var, Megali Ammos Beach, St.George Beach, Vava Beach, Paralia Nisakia;  oraya gidiyorlar.

Akşam saatlerinde botla karaya çıktık, tekne turları müşteri kapma yarışında; yoğun restaurant ve

Ortodoks dini hediyelik dükkanları mevcut. Etrafta siyah Cübbeli din adamlarına rastlanıyor.  Burada 6*2*2mt boyutlarında beton blokları üst üste koyarak Balıkçı barınağı yapma girişiminde bulunulmuş ama bloklar kayıp limanı doldurmuş, bitirilememiş; kötü bir tecrübe olmuş. Yerel tekneler ya karada ya tonozda. AB fonları bu limana ulamamış herhalde; bu kadar hareketli yerde küçük bir iskele ile idare ediliyor.

Bizans (Prosforio) Kulesi, Aynaroz yarımadası Athos Dağı’nda bulunan Vatopedi Manastırı’nın korunması için 14. yüzyılda inşa edilmiş, limanın girişinde hala ayakta; Ouranoupolis’in simgesi. İlk katı 11.yy Bizans Döneminde inşa edilmiş, son üç katı ise Osmanlı döneminde (1585) eklenmiş. Sonra 19. yüzyılda iç kısmı ahşaptan yapılmış.











































































20240713 C.tesi: Halkidiki - Dhiaporos Adası, Kriftos Koyu – 17mil

Bu sabah kahvaltı yapıp karşıdaki Ammouliani takım adalarının doğusundaki ve kuzeyindeki plajları tarassut edip, orta parmak Sithonia yarımadasına yöneldik. Ammouliani 600 kişilik bir köy, poyraza açık bir koyda iskelesi var, yer bulmak zor, girmedik zaten. Güneyinde küçük bir balıkçı barınağı mevcut ama orası da dolu.

Sadun Boro'nun "Kısmetin Dümen Suyunda" kitabını takip ediyoruz, Üstad, Sithonia yarımadasının kuzey doğusunda yer alan Dioporos adası üzerindeki Kriftos koyunu çok sevmiş, uzun uzun bahsediyor bu adadan; on gün geçirmişler bu koyda. Tepede bir ev gözüküyor; kitaplarında bahsettikleri ve Boro’ları ağırlayan dostlarının evi muhtemelen.  Burası Hisarönü Körfezindeki Bencik koyuna çok benziyor; uzun bir girişi var. Girişte sancak tarafta küçük bir koy var; bir duba üzerine bar yapmışlar; önünde birkaç günübirlik tekne demirlemişti.

Etrafı çam ve zeytin ağaçları kaplı; cırcır böceklerini dinliyoruz. Kriftos koyu en dipte; denizsuyu sirkilasyonu zayıf olduğuna zemini çamur; suyu yeşil görünümde. Azmi Özer Reis arılardan bahsediyordu, denk gelmez isek biz de kalırız biraz. Kriftos koyunun ikiyüz metrelik kara parçasının doğusunda Blue Logoon koyu var; oranın suyu harika; körfezin turkuvaz berrak denizi mevcut. Hafta sonuna denk geldik Kriftos sakin ama orası alabildiğine küçük teknelerle kalabalık. Muhtemel akşama kimse kalmayacaktır.

Kıyıya yüzdük, baktık her taraf deniz börülcesi; topladık, akşam yemeğine sarımsaklı salatamız hazır. Doğu tarafında bakımlı bir zeytin tarlası var; toprağı sürmek ve temizlemek için traktör getirmişler; karaya çıkartabilmek için de yüzer bir beton duba bağlamışlar önüne. Arılardan şikayetçi değiliz, bir ara uğrayıp kayboldular. Hava hiç esmiyor, karıncalar su içiyor, cırcır böcekleri mesaide.  Akşam güneşinin batışı muhteşem gözüküyor burada. Koyu botla kıyın kıyın dolaşıyoruz. Ruhun şad olsun Türk yelkencilerinin üstadı, Sadun Boro Reis.

Ertesi gün, yanımızdaki tekne demirini takınca endişelendik; dipte tonoz kalıntıları var herhalde;  demir alıp Adanın güney batısındaki Secret Beach'e yollandık.
















































































20240714: Halkidiki - DhiaporosAdası- SecretBeach – 4mil

Sadun Boro'nun çok sevdiği Kriftos Koyu'ndan çıkıp, batısındaki kanaldan geçip güney batısındaki Secret Beach önlerine demir attık. Hemen karşısında  ana kara tarafında sığ bir gölet var; kum yükseltisi ile denizden ayrılmış. Önünde yüzlerce tekne var; günlük tekne kiralama da yapılıyor. Burada su çok berrak, pazar olmasına rağmen koca koyda üç yelkenliyiz; biri büyük bir katamaran, yanında hızlı bir rib servis botu var. Üzerinde hizmetli gemiciler koşturuyor; epey lüks birşey. Hemen denize girdik ancak ben de hastalık olmuş, tekne altı temizliğine giriştim yine. Kaptaniçe de taş boyama sanatı ile iştigal ediyor.

Aslında Kriftos Koyu ve gittiğimiz Secret Beach sırt sırtalar, aralarında küçük bir  kara parçası var; ama giderken önce kuzeye doğru çıkıp, batısındaki diğer bir kanaldan geçmek 4 millik bir mesafe; yalli yalli bir saati buluyor.  Yol üzerindeki kanalda bir balık çiftliği var; onun doğusundan geçmek lazım; batısında da karaya epey mesafe var gözüküyor ama aldatıcı, derinlikler hızla düşüyor; yaklaşınca sığlığı işaret eden şamandırın olduğu görülüyor. Neyse doğusundan gelip geçen başka yelkenlileri takip ederek riske girmedik.

Bir gece bu koyda kaldık. Ertesi gün demir alıp biraz daha güneydeki Pine Three Beach tarafına indik; burası çok güzel ama alabildiğine turist teknesi ile dolu; aynen bizdeki guletler gibi tekneler kıçtankara olmuş, turistlere yüzme molası vermişler. Güneyindeki kanaldan salmalı teknelerin geçmesi mümkün değil zaten; dönüp geldiğimiz kanaldan çıkıp, daha kuzeydeki Dhimitriaki Koyuna geçtik.
























































































20240715-16: Halkidiki - DhiaporosAdası- Dhimitriaki Koyu – 3,2mil

Dhimitriaki koyu, hem her rüzgara kapalı, hem geniş, hem suyu berrak. Karşımızdaki zeytinlikte bir bağ evi var, aile önlerindeki küçük kumsala iniyor, erkek arada türkçe cümleler kuruyor çocuğa. Ama genelde fransızca konuşuyorlar. GoogleMaps’den baktık; Lagonisi Home, kiralık, taş bir bağ evi imiş.   

Tamir zamanı. Birinci gün Mercury dıştan takma motorun çiğ benzin atma sorununu çözdüm; karbüratör bakımını yaparken meğer şamandıra alt kapağını ters takmışım, şamandırası kapanamıyormuş. Sağolsun Yelkenci dostu, DADD üyesi Zülfikar Reis, whatsup’dan destek verdi. Motor bitti, botun sorunları başladı; geçen yıl konik kısmı bakım görmüştü ama randıman vermedi, değişik yerlerinden hava kaçırıyor yine; ben de basıyorum japon yapıştırıcıyı; geçici de olsa çok şükür sorun çözülüyor. Bot elimiz ayağımız, ikmal için, karaya çıkmak için kullanıyoruz; akşam gezilerimizi yapıyoruz. Kedimizin kumu azaldı, buranın sahilinde iri taneli çok güzel kum gördük; hemen ikmalimizi yaptık. Henüz Kedimiz Mino'yu bindirip karaya çıkartamadık ama:)

Su alabildiğine berrak; bol bol yüzüyoruz. Akşam saatlerinde ağaçların suya yansıyan şavkı anlatılır gibi bir güzellik değil. Burayı sevdik, alargada iki gece kaldık.











































































































































20240717: Halkidiki - Panagias Limanı ve Koyu – 2,2mil

Bugün Dhimitriaki koyunun kuzey batısındaki Panagias limanına uğradık; saat 16:00'a kadar büyük tur tekneleri gezide olunca rıhtım bize kaldı, biz de su ikmalimizi yapıp, biraz etrafta dolaşıp, dondurma yedik ve hemen koyun karşı tarafındaki marinamsı yerin yanına alargaya geçtik. Bizden sonra Pine Three Beach’de gördüğümüz büyük gulet benzeri turist tekneleri döndü ve bizim ayrıldığımız yere bağlandı. Tam zamanında ayrılmışız; kimse  ikaz etmemişti ama biz öyle olacağını tahmin etmiştik; öyle de oldu.

Bu Ormos Panagias Marina önünde birçok tonoz teknesi var. Hatta uzun süre bakılmamış, batanlar bile var. Akşam üzeri botla yine Panagias’a geçtik; biraz daha dolaşıp, bacaklarımızı açtık.

Yunanlıların İçme suyu ve ekmek alışkanlıkları bizim gibi değil; fırın yok mesela, ekmek bulmak zor. Sonra damacana su da yok; 1,5lt.lik pet şişeler 1,60€ çok pahalı. Tadları da sanki soda gibi. Daha 3 bidon suyumuz var, bakalım bitince ne yapacağız.

Yarın hedef Sintonia yarımadasının ucundaki dünyaca ünlü Koufo koyunu hedefledik; bot yerine asıldı, sabah sefere hazırız. Selametle İnşaallah.










































































































20240718: Panagias  - Blue Lagoon – 3,2mil

Panagias'dan erken çıktık, hava sıfır, karıncalar su içiyor, motora kuvvet. Dört mil sonra sancakta Blue Lagoon var,berrak suyu ile meşhur. Ancak yelkenliler için dar ve sığ. O saatte bomboş, denizin tadını çıkarma zamanı. Üç metre suya 10mt zincir serip, kendimizi berrak sulara bıraktık. Zaten karıncalar su içiyor. Doyasıya yüzdük; biz ayrılırken, tekneler gelmeye başladı, gün ortasında yüzlerce günübirlik kiralık tekne ile turist geliyor buraya.

Kalık havada Sintonia yarımadasının doğusundan coğrafyanın güzelliklerini seyrederek motora kuvvet Koufo Koyuna doğru seyrediyoruz. Kıyılarda yerleşim az ama çok miktarda plaj olduğu görülüyor. Sular turkuvaz berraklığında, cazibesi yüksek. Sahte ile hep misinayı salıyoruz ama balıkların ilgisini çekmiyor.























































20240718: Blue Lagoon - Koufo Koyu – 28,4mil

            Koufo için beklentimiz yüksekti, nitekim dünyaca ünlü bir koy. Girişi oldukça dar, etrafı çok yüksek kayalık ve orman. Koy çok derin, kıyılar bile 20 Mt.lerde. Dip kısmı adeta marinaya dönmüş, yerel teknelerle dolu. Turist tekneler 15-20 mt aralığında demir atıyor. Yüksek tepelerinden civarna indiriyor, tekne dönüp duruyor. Koyun doğu tarafındaki Gölün önü tenha, oraya demir attık; tutmadı, demir tazeledik.

Akşam üzeri Bot ile karaya çıkıp gezdik; koyda market, tavernalar (restaurantın buradaki adı) mevcut. Karavanlar, çadırlar oldukça turistik bir mekan burası. Kedimiz Mino’yu da burada ilk defa karaya çıkardık; deli danalar gibi kumda yuvarlanıp duruyor. Ama sağa sola kaçma; çalılıkların arasına girme meylinde. Girdiği yerlerden çıkarmak mesele oluyor.

Rüzgar dönünce teknenin kıçı sahile döndü ve epey yaklaştı; epey tedirgin olduk.  Bize burada bir gece yeterli geldi.






































































































20240719: Koufo Koyu - Neos Marmaras Limanı – 12mil

Neos Marmaras, 14 mil kuzeyde; bizim Türkiye’nin Marmara adasından göçen Rumlar tarafından kurulmuş, hala Türkçe konuşanların olduğu söyleniyor. Turistik bir mekan; restaurantların garsonları çat pat Türkçe biliyor; hatta Türkçe menüleri mevcut.

Kasabanın yakınında dünyaca ünlü Porto Carras isimli bir marinası var, etrafı otellerle kaplı, zengin tekneciye hitap eden değişik bir konsept. Otelin yanından sanki bir nehir gibi dar bir kanal girişi var; içeride alabildiğine yelkenli direği görünüyor. Denizci gruplarında buranın ücretlerinin çok çok yüksek olduğu yazılıp çiziliyordu.  

Biz Şehir merkezindeki eski limanda bağlı Mısırlı büyük balıkçı teknesinin mürettebatından yardım isteyip; hemen arkasına güzel bir yer bulup, bordaladık. Yanında su da var. Hemen Port Police'i bulup Transitlog'umuzu kaşelettik. Ne var ki sadece geliş hanesini damgalamış,  çıkışımızı damgalamamış. Sonraki limanda polis biraz arıza çıkardı.  Port Police’nin olduğu limanlarda Transitlog damgalatılması isteniyor ama çok da zorlamıyorlar.

Burada hem kullanma hem de içme suyumuzu tamamladık. En uygun marketi öğrenip, 10 koli * 6 adet 1,5 ceman 90 lt.lik suyumuzu aldık. Marketçiye tekneyi tarif edince motoru ile su kolilerimizi getiriverdi.  Yunanistan'da damacana su geleneği yokmuş, en büyük 1,5 lt.lik pet şişelerde almak durumundayız. Fırın geleneği de yok, ekmek yemiyor herhalde bu insanlar. Biz daha uzun dayanması için peksimet alıyoruz.

Burada artık balık yiyelim derken komşumuz “Müslüman kardeşliği” deyip, yarım sandık iri istavrit ikramında bulundu; para teklif ettiysek de reddettiler. İlginçtir burada Mısırlı Balıkçı çalışıyor; yerli büyük balıkçı görmedik. Kaptan ile bir müddet sohbet ettik; avlanma ücretini ödeyerek yaz boyu bu yarımadalar arasında balıkçılık yapıyorlarmış. Gece balığa gidip, sabah dönüyorlardı.

Ertesi sabah bir kamyonet geldi Karpuz satıyor; oğlu çat pat İngilizce rakamları telaffuz edebiliyor; kilosu 1euro imiş. Tabii pazarlık yaptık; babası lafa girip “siftah-siftah” deyip 70 cente bıraktı. Siftah, her ne kadar arapça kökenli olsa da Türklerin kullandığı bir terim, sabahın ilk alış-veriş parasına denir; mübadele ile buralara kadar gelmiş meğer. Zaten Karpuzun karşılığı da Karpuzi (καρπούζι); Cacık da Caciki  J

Aslında taslak plana göre biraz daha yukarılara çıkalım, İzmir Foçadan mübadele ile gelenlerin yaşadığı Neo Fokea (Yeni Foça) ve Nikiti’ye uğrayıp, oradan batıdaki Kassandra yarımadasının kuzeyindeki Nea Potidea Kanalından geçerek, Kassandra yarımadasının batısından Sporadlara inelim diyorduk; ancak Kanaldaki köprünün yüksekliği 16 mt. imiş; bizim direğimiz ve üstündeki anten ile sınırlardayız; cesaret edemeyince vazgeçtik. Bu kanaldan geçse idik Selanik körfezini de görmeden olmazdı; Selanik ve çevresini görmek artık kara yolculuğuna kaldı.

Bundan sonraki hedefimiz artık Sporadlar, önce Kassandra yarımadası güney-doğu ucundaki Nikoleas koyunda kalır, oradan Sporadlara atlarız. İnşaallah.

























































































































20240720: Neo Marmaras - Kassandra- St.Nikoleas Koyu – 13 mil

Neos Marmaras'dan ayrılıp, Kassandra yarımadası ucundaki Nikoleas koyunda geceledik; kuzeye açık ama hava mutedil olduğuna sallantısız bir gece geçirdik. Koyun karşı burnunda bir Kilise göze çarpıyor; Ortodoks St.Nikolas Kilisesiymiş.

Denizi de çok temiz, turkuvaz rengi; yüzmek için de çok uygundu. Demir attıktan sonra denize girip, şnorkel ile demir otluk zemine mi, kum zemine mi gelmiş, saplanmış mı diye kontrol etmek ve zincir salınma alanını inceleyip, zeminde topuk ve kaya var mı kontrol etmek adetimiz haline geldi.   Sonrasında da koyu bir uçtan öbür uca mutlaka yüzüyoruz.

Koyda, akşam güneşinin batışındaki o sessizlik ve göğün rengi harikaydı. İki kiralık yelkenli gelip güneşin batışına kadar kaldılar, sonra demir alıp gittiler. Sahilde bir aile gelip çadır kurdu; gece de kaldılar. Bu akşamki nevalemiz Mısırlı Balıkçının ikramından kalan istavritler.

Burası bizim için Sporadlara atlama noktası oldu. Bu gezimiz Kuzey Egenin iki bölgesini kapsıyordu; birincisi Halkidiki yarımadaları (Athos-Aynaroz, Sithonia, Kassandra)  idi; artık geride kaldılar.






















































20240721-22: AllonnisosAdası- Gerakas/Frekos Koyu – 42mil

Taslak planımızda, Sporadların kuzey doğusunda yer alan Kyra adasının meşhur Planitis ve Panagia koyları da vardı; ama denizciler grubundaki bir paylaşımla bu adaların Milli Park Zone-A bölgesi ilan edildiğini, rezervasyon ve biletle girileceğini, sıkı kontrol olduğunu, 1400€ ceza yazıldığını öğrenince, iptal ettik.

Amatör denizcilerin Navily uygulamasından keşfettiğimiz, yol üzeri Zone-B bölgesinden Allonnisos adasının kuzey ucunda Gerakas (Frekos) koyunu hedefledik. Elli mil civarı yolun yarı fazlasını full arma yelkenle geçtik; ikindi vakti koya girdiğimizde ne kadar isabet ettiğimizi anladık; kayalardan koltuk alıp Akdeniz usulü bağlandık. Havuzluğun önünde sanki bir özel havuzumuz var; pırıl pırıl dip görünüyor. Yüzme ve dinlenme zamanı; hatta iki günlük istirahati hakettik. Böyle, beğendiğimiz koylarda planı esneteceğiz.

Gece sallantısız geçti; yüzümüzü deniz suyu ile yıkamak, hem tasarruf için gerekli hem de bu seyahat şeklinin özel tarafları.

Deniz gözlükleri ile şnorkel yapmak en sevdiğim yüzme şekli; deniz altındaki yaşama sanki ortak oluyorsunuz. Kahvaltı sonrası yüzerken kıyıdaki kayaların üzerinde paçası plakalı güzel bir güvercin ile karşılaştık, çok evcil, kameradan hiç kaçmadı. Biz de videosunu çektik.

Karşıda bir iskele var; filotillo olarak gelen charter tekneleri bağlanıyor genelde. Biz bu iskelenin karşısında kayalara kıçtankara bağlı keyif yapıyoruz. Biraz bacaklarımız açılsın dilye botla iskeleye geçip, uzun yürüyüşler yapıyoruz. Etraf zeytinlik; birkaç çiftlik evi var; keçi bakıyorlar. Evin birinin avlusuna Şapel (mescit muadili ibadet mekanı) yapılmış; buradaki Ortodoks Hıristiyanların ibadet ihtiyacı karşılanıyor.

Sporadlarda hedefimizde dört ada vardı; Allonnisos, Skopelos, Skiathos ve Peristeri adaları. Market ihtiyacı olana kadar adım başı yer alan koylardayız; ne zaman ikmal ihtiyacı olursa bir limana bağlanırız artık. Biz şahit olduğumuz bu güzelliklerin ücretini Şükür ile ödemeye çalışıyoruz; yoksa hangi maddiyat yetebilir ki bedelini ödemeye. Şükür, şükür, şükür…









20240723: PeristeriAdası-Vasilis Koyu – 8mil

Yol üzerinde Peristeri adası var; kuzeyindeki koyları görelim istedik. Bu ada ayrıca dönüş yolu üzerimizde bulunuyor; dönerken de güneyindeki koylara gireriz diye düşündük. Kuzeyde en ünlü koy Vasilikos koyu; hemen öncesinde ise ShipWreck Koyu var. Kuyun dibinde hala kaldırılmamış bir gemi batığı görülüyor. Sağında solunda gulet benzeri büyük tekneler ve motoryatlar kıçtan kara olmuşlar. Burada durmadık.

Hemen sonraki koy ise diğer ünlü Vasilis koyu, nefis bir koy; balık tuttuk, turkuvaz suda alabildiğine yüzdük. Ege denizinin berraklığında yüzen kişi bir daha Marmara'da yüzümez herhalde. Bağlandığımızda koyda üç tekne vardı, bir müddet sonra onlar da gidince koy bize kaldı. Kıyıda birkaç ev var, hele kayaların üzerine yapılmış taş ev, arkası zeytinlik beni mest etti. Botla kıyıya çıktık, kumda biraz yürüdük.

Ertesi gün botla, o beğendiğimiz taş evin sahipleri geldiler; hemen kayalardan yapılmış iskelesine yanaşıp indiler. Evin arkası zeytinlik, bahçesinde begonviller dikkat çekiyor.


















































20240724: AllonnisosAdası- MiliaKoyu – 6 mil

Bugün Steni Vala, yarın da Tzorti koyunda oluruz diye planlamıştık; ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Steni Vala koyu, 50-60 mt. eninde, 250mt uzunluğunda, sancak taraftaki tavernaların önünde rıhtımı olan bir yer; denizci forumlarında övüldüğü kadar var, çok güzel ama çok sıkışık; o dar koyda manevra yapıp, iki tekne arasına girmek bir mesele. Uygun yer de yoktu zaten, dönüp çıktık.

Devamında irili ufaklı birçok koy var, etrafı seyrederken planlarımızda olan Tzorti Koyunu geçmişiz, ama farkettiğimizde bulunduğumuz Milia koyunun güzelliği bizi Tzorti'ye dönmeye engelledi. Tonoz var, kıyıya yakın birine bağlandık. Önü çam ormanı ile kaplı, koy içinde üç tane daha koy var. Sıkıntısı, Tekne rüzgara döndüğünde açıktan gelen dalgaları bordadan alıyor. Onun da çözümü var, kıçtaki adminalti demiri botla uygun pozisyonda atıp, başı dalgalara çevirince, sallantı keyifli baş-kıç salınımına dönüverdi. Komşumuz katamaran sallanıp duruyor. Biraz açığımızda ise Cayman Adalarına bağlı İtasca isimli mega yat demirli; marintraffic'den baktık, kiralık imiş.

Botla akşam gezmemizi önümüzdeki koylarda yaptık; Sahil çakıl; öyle güzel taşlar var ki, hanım bir kova topladı; yassı olanların üzerine resim yapıyor.

Ertesi gün tatlı bir yağmura yakalandık; bir saat yağdı sonra güneş açtı.





























20240725-26: AllonnisosAdası- Votsi-Patitiri-OldVillage – 1mil

Milia koyunda öğle üzeri sıkı bir yağmura yakalandık, ardından bir sonraki koyda yer alan Votsi limanına geçtik. Limanın sancak tarafında kayalara koltuk alarak bağlanan yatlar var, bir boşluğa biz de yerleştik. Komşu Kanadalı teknenin Reisi botla gelip, bayrağımızdan hareketle bizim dilimizde "Merhaba" diye selamlayıp, devamında kendi dilinde yardım teklif etti. Hava sakindi ama yine de rüzgar üstü 60 mt uzunluğundaki halatın kayalara bağlanması bizi mutlu etti; teşekkür ettik.  Daha önce Türkiye’de bulunmamış ama teknesi ile gelip gezmek istiyor.

Votsi doğal oluşumuna mendirek ilavesi ile oluşturulmuş, hatıralarımızda yer edinen özel bir Liman. Girişin iki tarafında yüksek kayalıklar ve altında mağaralar var.  Limanın dibinde bir de halk plajı mevcut.  Burada iki gece kaldık. Burayı çok beğendik; hatta dönüş yolunda son bir defa daha limana gir-çık yaptık.

Liman çok düzenli, Yunanistan'ın Avrupa Birliği fonlarından çok istifade ettiği anlaşılıyor; zaten o mavi AB tabelası da asılmış limanın girişine; alenen "size burayı …. Euro harcayarak biz yaptık" diye yazmışlar. Ama bir idari ofis ve görevli yok; en azından liman bağlanma ücreti talebi olmadı bizden.  Bölgede gördüğümüz teknelerde Alman ve Fransızlar ağırlıklı; AB’nin bu coğrafyaya neden destek verdiği buradan anlaşılıyor sanıyorum; böylece Yunanistan sahillerini kendi vatandaşlarının daha rahat tatil yapması için adeta hazırlamışlar.

 

İkinci gün teknemizi, yalnız seyreden Macar komşumuza emanet edip, sırt çantalarımızı alıp, tutulan bacaklarımızı açmak üzere yola koyulduk. Miçomuz Kedi, tekne alargada iken yalnız kalabiliyor; limana bağlı isek dayanamayıp, rıhtıma atlıyor. Ayağı karaya bastıında adeta deli danaya dönüşüyor; nereye gireceğini, hangi ağaca tırmanacağını şaşırıyor; kaybederiz diye ödümüz kopuyor.

Yanımıza Bauhaus çekçek arabası ile taşıdığımız mazot bidonumuzu da aldık; dönüşte almak üzere Petrole bıraktık. Mazot burada 1,95€/Lt; %8 biodizel katkılı imiş, bu mazotu bekletmemek lazım, bakteri yapar. Petrol karşısında büyük market de var; zaten aldığımız içme suyu, yoğurt, ekmek. Ekmeği de genelde peksimet cinsinden alıyoruz ki dayanıklı olsun. Bir de bizdeki tırnak pideye benzeyen paketli pideleri var; onun üzeri donatılarak fırında pizzaya dönüştürüyoruz, harika oluyor.  Herşey bize göre çok pahalı; sadece et/kıyma 10€ yani 350₺ civarı, Tr.nin yarı fiyatına; onu da helal kesim hassasiyetimizden almıyoruz.

İki koy ötesi, yürüyüş mesafesinde Patitiri kasabası var; Allonisos adasının merkezi. Feribotun işlediği büyük limanı var; ama denizciler Forumlarda ve yatçı uygulaması Navily'de çok solugan aldığı yazılınca, tekne ile bağlanmak istemedik; ancak burayı gezmek de istediğimizden yürüyüş mesafesindeki Votsi Limanı bize ilaç gibi geldi.

Asıl merkez eskiden tepede imiş; 1965'de yıkıcı bir depremden sonra halk aşağıya, liman çevresine taşınmış. Eski merkez OldVillage diye geçiyor şimdilerde; sonradan onarılmış, taş yapılar ortaya çıkarılmış ve şimdi akın akın turist çekiyor. İçinde Kalesi ve 5 tane aktif kilise var. 1945'de Almanların kurşuna dizdikleri 9 asker için, en çok Almanların gezdiği burada anıt yapılması ve mermilerin pirinç halkalarla işaretlenip, saplandıkları yerde muhafaza edilmesi manidar olmuş. Bu yüksek noktadan adanın dört yönü tarassut edilebiliyor, müthiş manzara var. Bu Grekler taş binaları çok iyi yapıyor, hatta burada çatılarını dahi kiremit yerine kayan (plaka) taşlar ile kapladıklarını gördük. Ne varki yollarını çok dar tutuyorlar; hala köyün içindeki çok miktarda cafe, pansiyon ve tavernalara ikmal katırlarla yapılıyor. Lojistik kamyonlar köyün başına geliyor, içecek ve gıda malzemeleri orada katırlara aktarılıp köy içindeki müşterisine ulaştırılıyor. Biz halk otobüsü ile kişi başı 3,60€'a gidip, geldik.

Döndüğümüzde diğer tekneler gitmiş, bir Macar kalmış, bir de iki Türk teknesi gelmiş; İstanbul Kalamış'a bağlı teknelerin Reisleri Sencer ve Murat Beyler ile tanıştık; Sencer Reis dünya seyahatine hazırlanıyor; buralarda antrenmanda. Hadi Allah selamet versin.

Bulunduğumuz Adalarda hava mutedil ama çıkış işlemleri yapacağımız Limnos adası ve sonrası Çanakkale yolunda bir hafta hava çok yüksek, dönüş tarihimizi öteledik. Kalan süreyi de henüz gezmediğimiz Skopelos ve Skiatos adalarınına ayırdık. 














































20240727-28 : SkopelosAdası- LimnonariKoyu – 12mil

Bugün ilk durağımız Skopelos Adasının güney batısında yer alan Agnondas koyu idi ama orası aynı zamanda feribot terminali imiş, biz limandan ziyade alarga peşindeyiz; bir sonraki Limnonari Koyu çok daha hoşumuza gitti. Gerçi akşam burası da tekne ile doldu ama bizim yerimiz oldukça rahat. Meşhur bir yerdeyiz ki açıkta iki tane de mega yat demirde salınıyor.

Botla bir Kaptan gelip Türkçe selam verdi; Ayvalık limanına bağlı bir Motoryatın kaptanı imiş. Yazları genelde bu bölgede oluyorlarmış. Bir ihtiyacımız olup olmadığını sordu; teşekkür ettik. Sporadlarda nadir de olsa Türk teknelerle karşılaşıyoruz; en azından Halkidiki’den daha fazla, özellikle Türk yelkenli tekneler buraları tercih ediyor; bu motoryat istisna oldu. Tabii, bu kadar akaryakıt zammından sonra, normal J 

Akşam saatlerinde botla kıyıya çıktık, kedimiz Miço da kumlarda yuvarlandı, çalıların içine kaçtı, zor çıkartabildik. Bu koyda da iki gün kaldık.

Koyu sevdik, ertesi günde kaldık. Bu defa kara yolundan yürüyerek tekne ile uğramadığımız Agnondas Koyuna yürüdük; etrafı tanıdık. Oradan 10€ karşılığı kart alarak su alabileceğimizi öğrendik.




































20240729-30: SkopelosAdası- PanormosKoyu – 5mil

Hava durumu seyahati etkiliyor, iyiki de etkilemiş, planımızdaki diğer koyları da görmek kısmet oldu; çok şükür. Panormos koyu o güzel koylardan biri. Koy içinde koy olan güzel bir yer burası; biz çok beğendik.

Limnonari koyundan çıktıktan sonra hemen yanındaki Agnondas Limanındaki bir Restaurant’dan  10€'a su kartı tedarik edip, ikmalimizi yaptık. Kısa mesafede dünyaca ünlü Panormos koyu var; iç koya, Akdeniz usulü kayalardan koltuk alıp kıçtankara bağlandık. Hemen onbeş metre önümüz kıyı ve alabildiğine çam ormanı. Su pırıl pırıl. Burada iki gece kaldık.

Ertesi sabah öğleye kadar yüksek bir kareyel başladı; biz de koltuk halatlarımızı arttırıp, hatta baş taraftan ikinci Admiralti demirimizi de botla götürüp rüzgar üstüne attık; ilaveten Delta demirin zincirine de 10kg.lık dambıl’ı karabina ile bağlayıp, tedbirimizi aldık. Karayel neyse ki öğlen dindi. Yanda iki kadının kullandığı Alman tekne var; onlar hiç umursamadılar bile. Tedbir, tedbirdir.

Böyle koylarda ikindi sonrası botla karaya çıkıp, yürüyüş yapıyoruz, bacaklarımız açılıyor. Ama botu kullanmadan önce benim hava kaçıran konikleri japonla yapıştırmam gerekiyor. Yanımızda da sürekli ayak pompamızı hazır bulunduruyoruz, bazen bota hava basıp öyle binmemiz gerekiyor. Bu seyahatin de külfeti bu oldu. Önümüzdeki seneye inşallah yeni bir bot almamız icabediyor artık.

































20240731: SkiathosAdası-WestBay (BatıLimanı) – 9,3mil

Kedimiz Mino'da kusma ve ishal halleri başgösterdi, Veteriner buluruz diye rotamızı Skiathos Adası Merkez limanına çevirdik. Skiathos merkez limanı çok hareketli, feribotların epey çalkantı yaptığını okumuştuk. Limanın dibinde alarga kalınabilir ama Havalanı iniş güzergahı olduğu için Coast Guard gelip ceza kesiliyormuş; demirlemek yasak. Biz de WestBay/Batı koyunda plajların önüne demir attık. Hemen hızlıca botla karaya çıkıp, kedimiz Mino’yu şehir merkezine götürdük. Ama Yunanistan’da mesainin 14:00’da bittiğini unutmuşuz. Uğradığımız bir PetShop kapatmak üzere iken bizimle ilgilendi; şehrin öbür ucundaki Veterinere yetişmemiz mümkün değil; telefonla irtibat kurup, tavsiyeler aldık. Kedimiz yeme ve içme alışkanlığını kaybetmişti, çay kaşığı ile su ve yoğurt verip, normale dönmesini sağladık çok şükür.

Skiathos yemyeşil bir ada, havaalanı var, alabildiğine turistik bir yer. Tarihi bir limanı ve yanında Deniz müzesi var. Evler hep taştan ve orijinal halinde korunmuş. Yunanistan'da saat 14:00'dan sonra resmi hayat duruyor, müzeyi gezemedik maalesef. Uçaklar hemen limanın üzerinden inişe geçiyor, sanki tekerleri yelken direklerine değecek.

Yarından itibaren Ağustos ayı giriyor; dolayısıyla TEPAİ ödememiz gerekiyor. Gerçi ay başlarında iki günlük bir elastikiyet var ama dönüşümüz Ağustos ilk hafta sonuna uzayacak; sonraki limanlarda ödememiz çok güç, onun için Bankaların olduğu Skiathos’da ödemek istedik.

-         https://www1.aade.gr/aadeapps2/etepai/ sitesinden mail adresiniz ve Pasaport Numaranız ile bir “Register/Kayıt” oluşturuyorsunuz.

-         Ardından kendi hesabınızla/şifrenizle girip “NewRegistration” butonu ile teknenizin en/boy ölçülerini kaydedip, hangi ay için tepai ödemek istiyorsanız işaretliyorsunuz.

-         Sistem size bir E-PARAVOLO (eTepai Referans No) numarası üretiyor.

-         Bu kodu bankaya veya PostOfice’e verdiğinizde TEPAİ ücretini ödeyebiliyorsunuz.

-         eTepai Hesabınızdan Formu “Print/Yazdır” yapıp, PAİD/Ödendi yazıp yazmadığını kontrol ediniz. Bu Formu PDF olarak telefonunuzda saklayınız veya alabiliyorsanız çıktısını alınız, Port Police görmek istiyor.

Ne var ki ödeme henüz Kredi Kartı ile yapılamıyor. Ya bir Yunanistan Bankasında hesabınız olacak, mobil hesabınızdan ödeyeceksiniz ya da bir Banka veya PostOffice’e gidip bu e-Paravolo numarasını verip ödeyeceksiniz.

Biz Bankada öderken bu Bankada hesabımız olmadığından tahsil edebilirmiyiz diye kendi içlerinde epey bir araştırma yaptılar; nihayetinde benim verdiğim nakiti sanıyorum gişe memuru kendi hesabına yatırıp, oradan ödeme yaptı. Bankadan ödediğimiz halde yine 1,5€ kadar komisyon aldılar. Tabii Myrina’da Turizm Acentesine ödediğimiz 20€ kosiyonun yanında bu rakamın lafı olmaz. Halbuki uluslararası dolaşıma açık bir kredi kartı ile de ödenebilmesi lazımdı.

Bir de şehir merkezine madem geldik, Port Police’e uğrayalım da Transitlog’umuzu damgalatalım diye düşündük. Keşke gitmeseymişiz; daha önce Nea Marmaras’daki Port Police’den çıkış damgasını neden almadığımızı sorguladılar; Şefi devreye girdi de işimiz halloldu. Meğer NeaMarmaras’daki kadın PortPolice sadece giriş alanını damgalamış; hemen yanındaki çıkış alanını da damgalaması gerekiyormuş. Ya da biz ayrılırken tekrar gidip damgalatmamızı beklediler?  Skiathos’daki Polisler daha deneyimli, aynı anda hem girişi hem de çıkışı damgaladılar.

Yunanistan’ın asıl, belki de tek gelir kaynağı turizm olduğundan, genelde turistlere zorluk çıkarılmıyor; örneğin bulunduğumuz süre bize CoastGuard tarafından hiç bordalanıp, evrak kontrolü yapılmadı. Yalnız Peristera koyunda demirde iken sabah erken saatlerde etrafımızda dönüp gittiler. Sanıyorum, kızılötesi bir cihazla  uzaktan teknedeki canlıların vücut ısısını algılayıp, rahatsız etmeden kontrol yapılıyormuş. Zaten gümrük girişi yapıldığından elektronik sistemlerinde tekne ve mürettebat kayıtları görünmekte; dolayısıyla uzaktan kontrol kolaylıkla yapılabilmektedir.     

































20240801: Skopelos Adası Loutroki-GlossaKöyü – 7,6mil

Ertesi gün Skiathos’un tam karşısındaki Skopelos adasının Lautraki köyüne yöneldik; burası da oldukça turistik. Limanın güneyinde, Çınarların altında Roma Deniz Hamamı kalıntıları var, önüne pırıl pırıl sulara demirledik; doya doya yüzdük. Limanı charter tekneleri rezerve etmiş, yer bulmak zor; alarga imkanı varken biz soruşturmadık bile. Demirlediğimiz yerin hemen önündeki mendireğin bir bölümünün kayaları dağılmış, aradan botla geçilebiliyor. Botla Limana geçip, küçük bir iskeleye bağlandık. Yanımızda paslanmaz zincir var; motoru ve botu iskelede bir mapaya kilitliyoruz ki gezerken kafamız rahat olsun. Tabii hırsıza kilit dayanmaz elbette de en azından caydırıcı oluyor.

Loutraki Limanı çevresindeki yerleşimin hemen sırtlarında eski yerleşim yeri Glossa Köyü var; ikindi sonrası arnavut kaldırımı patikayı takip ederek eski köye çıktık; manzarası on numara beş yıldız. Skiathos ve önündeki adaların görünümü bir harika. Eski yerleşimler, düşman korkusundan hep tepelere kurulmuş. Burada da taş yapılar, dar sokaklar dikkat çekici. Bol bol fotoğraf çektik.

Limana dönüşte eksilen içme suyumuz için iki koli daha su aldık; burada 6’lı 1,5lt.lik koli 2,5€; Neo Marmaras’dan 1,7€’a almıştık.

Ortodoks kiliseleri sanıyorum Pazar günleri dışında da ayin yapıyor; hafta içi ve akşam saati olmasına rağmen Kilisede bir ayin vardı. Belki de özel bir ayindir; ya da evlenmedir.






























20240802: Skopelos Adası MammaMiaKoyu, Liman, PeristeriAdası-PeristeraKoyu - 26,3mil

            Ertesi gün kuzeyinden adanın arkasına geçip Mamma Mia filminin çekildiği koya uğradık; küçücük koyun içi tekne dolu, fotoğraf çekip çıktık. Bu film o kadar meşhur ki Skopelos adası artık MammaMia Adası olarak anılmaya başlamış. Koya yaklaşan teknelerde MammaMia film müziği çalarak geliyorlar. Hediyelik eşyalar da hep MammaMia filminin objeleri satılıyor. Bu filmi seyretmemiştim; bu vesile ile dönüşte seyredilecekler listesine eklemiş olduk J

 Sonra yol üzerindeki Skolepos şehir merkezine uğradık; limanı alabildiğine hareketli, feribotların biri girip, biri çıkıyor. Buraya da havaalanı yapılmak istenmiş ama yerli halk zeytinliklerimiz gidecek diye karşı çıkmış; ulaşım şimdi tamamen denizden. Binalarda bembeyaz renk hakim; Limanın suyu oldukça kirli idi, bir de bağlı tekneler feribotların dalgasından rahatsız, hasarlar oluşuyormuş.

Yola devam edip tekrar Alonnisos adasına geçtik; daha önce kaldığımız Petitiri  ve Votsi limanlarına gir-çık yapıp, 17:00 sularında Peristera koyuna demir attık. Yüzdük, balık tuttuk, keçi seslerini dinleyip, sakin bir gece geçirdik. Aslında çok miktarda balık vardı ama Melanurlar çok akıllı, Kıbrıs oltasına dahi kanmıyorlar. Mino yakalanan balığı sadece seyretti; ev kedileri yanlışlıkla dışarı bırakılsalar açlıktan hayatlarını idame ettiremezler.






























20240803 : PeristeriAdası => EfstratiosAdası – 53 mil

               Sporadlarda son gecemizi, Peristeri adasının Peristera koyunda geçirdikten sonra erkenden yola koyulduk. Bir haftadır bu etap için hava kolluyoruz; nihayet düşük havayı bulduk; rüzgar kafadan ama çok düşük; nitekim motor seyri gayet güzel. Geçen haftaki gibi hava yüksek olsaydı altı kirli teknemiz ile bu yol epey yıpratıcı olurdu; şansımıza hava kalık. Yolda sahtemiz sürekli suda ama iyi sahteleri daha önce kaybettiğimizden balık tutamadık maalesef.

               Gelibolu’dan Gavur Ali Kaptan Efstratios adasını pek methetmişti; ben de merak ediyordum. Büyük limana feribotlar yanaşıyor; küçük tekneler için sadece iç limanın mendireğinde üç-dört teknelik yer mevcut. Baktık ki yer yok; hemen karşıda Jeneratör fabrikasının önünde pırıl pırıl suya demirimizi bıraktık. Ama ne berraklık. Koyu çepeçevre yüzdüm; altımda yosunsuz, alabildiğine kum zemin. Burunda kayalıklar, girintiler, mağaralar görülmeye değer. Biraz sonra iki Türk yelkenli tekne (HelloDolly, ?) daha geldi; biri yeni gelmiş diğeri bizim gibi dönüşte. Onlar da limanda yer bulamadığından koya demir attılar. 

                Büyük Mendireğin içinde kalan koy harika ama ne var ki köyü besleyen dizel jeneratörün gürültüsü rahatsız ediyor; her güzelin bir kusuru vardır. Yüzmekten botu indirip karaya dahi çıkamadık; aslında köyü bir dolaşmak isterdik ama epey yorulmuşuz. Ertesi sabah Limnos’a döneceğiz artık. 






































20240804 : EfstratiosAdası => Limnos/Myrina – 22 mil

            Tekrar Myrina’dayız. Burası malum Çanakkale’ye en yakın gümrük Giriş-Çıkış limanı. Gümrük ve Port Polis hemen limanın başında; çıkış işlemlerimizi başlattık. Geç saatlerde gelin evrakınızı verelim dediler. Artık son akşam dışarıda bir balık yiyilem istedik. Balıkçı Barınağındaki küpe takan yerel bir  Balıkçıdan, en lezzetli ve hesaplı balıkçı tavsiyesi istedim; o da kasabanın arka tarafındaki plajda bir yer tavsiye etti; “Küpelinin selamı var” deyin; size güzel bir çeşit yapar dedi; hakikaten öyle de oldu.

Bot rıhtımında, alargadaki komşumuz nostaljik teknenin mürettebatı ile tanıştık; Avustralyalı Kadın çok konuşkan, daha önceki eşi ile Türkiye kıyılarını gezmiş tekrar gezmek istiyor. Yeni eşi de yelkenci, beraber hayatlarını birleştirip 70’li yaşlarında yelkene devam ediyorlar.

Botumuz ikide bir hava kaçırdığından motor takamıyoruz; rıhtıma kürekle gideceğimizden mümkün olan en yakın noktaya demir atmıştık. Ertesi gün çıkış işlemleri bitip, demir almak istediğimizde ırgatın zorlandığını farkettim. Hemen dalıp kontrol ettim; baktım ki zincir aşağıda büyükçe bir başka demire dolanmış. Neyse ki en fazla beş metrelere kısa süreliğine dalabiliyorum; dalıp kurtarma kancasını takıp, yukarıdan ters yöne çekince zincir kurtuldu ve yola çikabildik.

Biz çıkarken ClubMed2 isimli yelkenli Kruvazör Myrina önüne demirlemiş, yolcuları servis tekneleri ile akın-akın şehre taşınıyordu. 


































20240805: Limnos Myrina => Mondros Paralia Parthenomitos Koyu - 16 mil

               Her ne kadar gümrük çıkışı yapsak da karaya ayak basmadığımız sürece koylarda bir müddet daha kalabiliyoruz malum. En azından Ağustos Tepai’miz de ödendiğinden hiçbir sorun olmaz. Onun için yolu kısaltmak adına üç saatlik mesafede Mondros Körfezindeki Paralia Parthenomitos koyuna demir attık. Gittiğimizde üç tekne, aralarında epey mesafe olacak kadar yan yana demirliydi; biz de ikisinin arasına demir attık. İskelemizdeki tekne ile selamlaştık; sorun yok teyidini aldık. Sancağımızda yalnız seyreden bir yaşlı yelkenci, biz demirledikten sonra kamarasından çıkıp, huysuzluk yaptı, kendi demirinin yerini işaret edip, birşeyler söyledi. Zaten o kadar uzağız ki konuşması bile duyulmuyor. Halbuki onun demirine epey uzağa atmıştık; aramızda neredeyse yüz metre mesafe var. Kendi kendine homurdandı, botunu topladı ve koyun taa uzak noktasına gidip demir attı. Acaba pupamızda dalgalanan al bayrağımızdan mı rahatsız oldu; bilemedik? Bazen böyle eksantrik tiplerle de karşılaşabiliyoruz.

Su bir harika, kendimizi denize bıraktık; epey bir yüzmüşüz. Hatta karaya da ayak basmış olabiliriz. J   2017 yılı seyahatimizde de dönüşümüzün son akşamını bu koyda geçirmiştik; yad etmiş olduk.

Burası Çanakkale yolunda en yakın koylardan biri; lodos olmadığı müddetçe, poyraza kapalı koy, son geceyi geçirmek için çok müsait. Körfezin biraz içerilerinde Mondros Köyü var; hani şu içimizdeki hainlerin 1918 Mondros  anlaşmasını imzaladığı yer. Daha önceki gezimizde girip, Barınağında kalmış ve köyü etraflıca gezmiştik. Köyün içindeki duvarlarda Kıbrıs Barış harekatımızın aleyhine resim ve yazılar vardı. Bu defa uğramak için vaktimiz yok; hem sonra kötü hatırasından dolayı da içimizden gelmiyor zaten.   




















20240806 : Mondros Paralia Parthenomitos Koyu => Anıt Limanı - 50 mil

              Dönüş yolunun en zorlu etabı bu oldu. Teknenin altını haftada bir dalıp temizlesem de artık zehirli boya kalmadığından kısa sürede kekamoz tutuyor; nitekim bu, özellikle rüzgar üstü ve akıntıya karşı gidişlerde bizi oldukça yavaşlatıyor. Limnos adasından ayrılırken poyrazdan biraz istifade edebilmek için önce Gökçeada yönüne dümen kırdık; ancak adanın doğusu alabildiğine balıkçıların şamandıraları ile kaplıymış; adeta bir mayın tarlası, pür dikkat aralarından sıyrılmak epey zamanımızı aldı. Adadan uzaklaşınca rahatladık. Bu defa da akıntı ve rüzgar tam kafadan; 06:30’da başladığımız yolculukta, akşam 19:30 sularında ancak Anıt Limanına varabildik. Koyda bizden başka iki yelkenli daha var; biz dönerken onlar güneye iniyorlar. Sezon ortası daha, gayet normal. Biz ise yeğenlerin düğünleri var; yetişebilmek için erken dönüyoruz. Tepaimizin üç haftalık kısmı da boşa gitti; yazık J

              Yarı yola kadar Yunan Cosmote telefon kartı takılı idi; 130 gb internet, paylaşımlı iki kişiye bir ay boyunca tam olarak yetti; 10 GB kadar da içinde kaldı.
























20240807: Anıt Limanı => Çanakkale – 12mil

               Çanakkale’de Gümrük giriş işlemlerini bir an önce bitirebilmek için 06:30 gibi Anıt Limanından çıktık yola; boğazın karşı akıntısı çok şiddetli, 12 millik mesafeyi ancak dörtbuçuk saatte alabildik; 11:00 sularında Çanakkale Belediye Marinada Yakıt İskelesine bağlanmış olduk.

              Yolda ben önce telefondan, sonra olmayınca bilgisayardan c kodu almak için epey çabaladım; ekranlar pek kullanıcı dostu değil. C-Kodu almak için https://sib.uab.gov.tr/ adresinden e-devlet şifrenizle Vatandaş girişinden girip, Tekne bilgilerini, sigortasını, resmini kaydedip, sonra Seyir İzin Belgesi (SİB) için “BelgeOluştur” kaydı yapmanız gerekiyor.

Nihayetinde kodlarımızı tedarik edip, ödememizi de HalkBank Mobil hesabımızın “Vergi ve Devlet Ödemeleri/ DenizcilikÖdemesi” ekranında Kurum Adı: DENİZCİLİK İÇ SULAR ve Donatan TC Numarasını yazıp, çıkan C Kodlarını seçerek ödememizi yaptık. 

-         9068 GEM.LİM.HRC için 600₺;

-         Seyir İzin Belgesi/Türk Bayraklı Yatlar için 500₺

Dekontların ekran kopyalarını aldık. Liman Başkanlığı bu ödemelerin HalkBank şubesinden bizzat yatırılmasını ve fiziki dekont alınmasını tavsiye ediyor. Sisteme düşmeme riskleri oluyormuş; neyse ki biz bunu yaşamadık. Bu defa işlem sırası tersten; 1. Liman Pasaport Polisi, 2. Gümrük, 3. Liman Başkanlığı.

Bizimle beraber Myrina’da gördüğümüz bir Motoryat daha var onlar da giriş yapacaklar. Polisi ve Gümrüğü bekleyip, işlemlerimizi yapabildik. Maalesef herşey elektronik olduğu halde hala fotokopi evrak talep ediliyor. En son dekontlarımızla birlikte Liman Başkanlığında giriş işlemlerimizi tamamlamış olduk.

              Beklerken Atık Kağıdı ve bir bidon da mazot aldım. Ancak pompa 30 litrelik bidonuma 31,22lt basınca, görevliye itirazımı yaptım ama konu onunla ilgili değil; Petrol istasyonunu Tüketici Masasına ve EPDKK’a şikayet etmek lazım; süreç uzayacağından, benim de vaktim olmadığından devamını getiremedim maalesef. Gruplarda bu istasyonun pompaları ile ilgili şüpheli yazışmalar oluyordu.  

              En nihayet işlemlerimiz 15:00 gibi bitti; marina kirasını daha arttırmamak için hızlıca limandan ayrıldık; malum marina bağlanma saat ücreti 500₺. İstikamet daimi limanımız, Gelibolu.         





















20240807: Çanakkale => Gelibolu – 21mil

              Hem akıntıya hem de rüzgara karşı bu saatte çıkmak riskli idi ama dönüş yolunda böyle hissi davranışlar yapılabiliyor. Nitekim doğum yerim Burhanlı Köyü önlerine kadar çok da sıkıntı olmadı; Drak Burnunda bizi bekleyen babamla selamlaştıktan sonra, Karakova Burnunda rüzgar arttı. Motor-yelken tramolalarla 1915 Çanakkale köprüsünü zor geçebildik; sonra yelken çalıştı da saat 20:00 sularında çok geçe kalmadan yerimize bağlanabildik. Çok şükür.

























SON SÖZ :

            Seyir hazırlık sürecinde topladığımız bilgilerden ve pilot kitaplardan seyahatimiz süresinde çok istifade ettik; ama bunun yanında NAVİLY ve NOFOREİGNLAND Yatçı mobil uygulamalarından da bahsetmeden olmaz. NAVİONİCS deniz haritaları artık sadece ücretli ve yıllık geçerli abonelik ücreti de oldukça yüksek; onun yerine ücretsiz C-MAP harita uygulamasını kullanıyoruz. Üstelik C-MAP’de bir koyun derinlik ve zemin yapısını incelerken  “İ” (PlaceDetails) ikonuna basıldığında NAVİLY uygulamasındaki yorumlar açılıyor. Daha önce o Koyu ziyaret eden Yatçıların yorumları üzerinden hızlıca nereye demir atılır, hakim rüzgarlar nedir, yasaklar var mı vb. bilgilere ulaşmanızı sağlıyor. Tek uygulama üzerinden iki uygulamanın özelliklerine ulaşabilmek bir harika. NAVİLY’de rota planlaması ve güzergahın hava durumu görüntülemesi ücretli versiyonunda yapılabiliyor;  NOFOREİGNLAND’de ise ücretsiz versiyonda hala rota planı yapılabiliyor.


























Elbette her Reisin/Kaptanın alışkın olduğu bir elektronik yardımcı uygulamaları vardır. Benim de telefonumda “Deniz” isimli klasör altında kullandığım/alıştığım denizcilik uygulamalarım bulunmaktadır. Uygulama ikonlarının yer aldığı ekran resmini aşağıya kopyalıyorum; ola ki ilginizi çekebilir. 

































Bu seyahatimizle, yapılacaklar/gezilecekler listemizde yer alan bir kaleme daha tik atmış olduk, şükürler olsun. Güzel havalarda Kuzey Egenin incisi Halkidiki Yarımadalarını ve Kuzey Sporadlardaki muhteşem adaların muhteşem koylarını gezdik; hatıra biriktirdik.

Limanları çok düzenli, teknelerin bilumum ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte, Yunanistan'ın Avrupa Birliği fonlarından çok istifade ettiği anlaşılıyor; zaten hemen her Liman girişine o mavi yıldızlı AB tabelası da asılmış; alenen "size burayı … Euro fon kullanarak biz yaptık, unutmayın haaa…" der gibiler. Bölgede gördüğümüz teknelerde Alman ve Fransızlar ağırlıklı; neden destek verdikleri de buradan anlaşılıyor sanıyorum; çünkü zaten buraları ağırlıklı AB vatandaşları kullanıyor.

Özellikle Osmanlı'nın eski topraklarını imkanı olanların Türk bayraklı tekneleri ile ziyaret etmesi çok kıymetli; biz denizciler bayrak gösterme der malum buna; dosta ve düşmana "ben hala buradayım" diyorsun ki bu bana göre çok kıymetli birşey.

Biz de imkan oldukça eşimle Ege Adalarında tekne ile dolaşıp, bayrak göstermeye çalışıyoruz; rüzgarda dalgalanan ay yıldızlı bayrağımız inanın o kadar dikkat çekiyor ki; bayrağı görüp kısıtlı Türkçesi ile Merhaba diyenler, "İstanbul çok güzeel" diye laf atanlar. Daha dün atalarımız buralardaydı, Halkidiki, Athos yarımadası hala dini özerk bölge, Osmanlı buraya hoşgörü ile davranmış, meşhur özel Aynaroz Kadısı ünvanı ile atama yapmış.

Ben “Yunan Adaları” tabirini kullanmak istemiyorum; Ege Adaları, Adalar Denizi ya da Arşipel tabirlerini kullanmış atalarımız. Elli mil karşımızdaki Limnos adasının Mondros köyü önlerinde demirli Agamennon Zırhlısında 1918 Mondros Mütarekesi imzalanmış. Daha dün 1915’de Çanakkale boğazına saldıran yedi düvelin lojistik gemileri Mondros koyunda demirlemiş.   Yunanistan'da malum sanayi yok, gelirleri hep turizme bağlanmış; onun için turist rahatsız edilmek istenmiyor. Belki de bu yüzden bayrağımız rahatsız etse de ses çıkarılmıyor olabilir.

Her güzelliğin bir sonu vardır; bir aydır yaşadığımız ve şükrümüze vesile olan güzelliklerin de sonu geldi. Gezdik, bozulmadan gördük; nitekim İnsanoğlu tabiatı çok hor kullanıyor. Nerede insan az ise oranın güzelliklerine, denizinin berraklığına hayran olduk. Örneğin 500 mt.den fazla yaklaşılması ve dişi insan ve hayvanatın girişi yasak olan dini özerk bölge Atos (Aynoroz) yarımadasının önündeki denizin turkuvaz berraklığı muhteşemdi. Dönüş yolunda adının söylenmesi çok zor olan bir adaya uğradık, Efstratios Adası; aslında kıraç bir ada ama hemen liman mendireğinin dışında demir attığımız yerde denizin berraklığı sözle anlatılabilecek gibi değildi, zihnimizde yer etti. Bir de Kuzey Egede bir tane bile deniz anası görmedik desek yeridir; halbuki Marmara deniz anası kaynıyor.

Yelkenli tekne ile seyahatin genel şartlarında az ile yetinmek vardır; az yer-içer, az tüketirsiniz, hatta tüketmek zorundasınızdır. Yoksa eksilenin, bitenin yerine koymak zordur; hele de Euro ile alışveriş yapılan memleketler bize göre 36 kat pahalıdır. Denizci minimalist yaşam tarzını benimser; bu da israfı önleyen önemli bir usuldür. Bu yaşam tarzı insanın melekelerine de yansıyor; eve geldim, hala musluğu az açıp, hızlıca kapatıyorum J

Yelkenli tekne ile seyahat sabır işi; toplamda 540 mil civarı yol yaptık; saatte 2,5 lt. mazot harcayan 27 HP motor ile 140lt mazot harcamışız; ortalama süratimiz 4,5 kt/saat yani sadece 8,3km/saat olmuş. Acelesi olan, sabırsız olan birisi için bu sürat zulüm gelebilir. Nitekim biz de Çanakkale Boğaz tırmanışında kuvvetli akıntıya ve karşı rüzgara rastladığımız yerlerde süratimiz 1kt'lara kadar düştüğü oldu; Sektörlerden izin alarak cenova yelken takviyesi ile patinajı yenebildik. Boğazda yelken açmak yasak; ancak telsiz ile Sektörlerden izin alarak motor+yelken ile seyahat edilebiliyor.

Bu seyahatte iki rapalamızı denize verdik, muhtemelen kaçan balık büyüktü:) Onun dışında birkaç kupesden başka balık yakalayamadık; zaten vaktimiz de olmadı.

Yine çok şükür ki teknede başedemeyeceğim bir arıza olmadı; Dua-1 bizi güvenle gezdirdi. Oniki yıldır kullandığım bot/dingi artık beni değiştir demeye başladı; yapışkanın miadı doldu demek ki, hergün bir başka noktasından hava kaçırdı; ben de bastım hızlı yapıştırıcıyı (japon) devam ettim.

Her gün sabah/akşam yüzmek iyi geldi; beş kilo vermişim. Demir attığımızda çıpamız zemine saplanmış mı diye zaten denize dalıyorum, devamında da şnorkel ile deniz altı hayatını seyreylemek harika oluyordu. Birkaç su altı kamera çekimi de yapabildim.

Myrina'dan çıkış aldığımız gün demiri toparken baktık ki zincir sarmış gelmiyor, dalıp kontrol ettiğimde gördüm ki zeminde zincirimiz devasa bir başka çıpaya sarmış. Neyse ki dalış yapabileceğim 5 mt.lerde idi de kurtarabildim.

Son söz rahmetli üstadımız Sadun Boro'dan olsun; "Denizcinin hayatının %40'ı endişe, %50'i meşakkat, %10'u da keyiftir." Biz o %10'a talibiz, vesselam. Allah herkesin gönlüne/ hayallerine göre versin.

Hadi bir denizci sözünü daha aktaralım; "Hayallerinize dikkat edin; gerçekleşebilir!"

 Selam ve dua ile.