Amatör Denizciler kış boyu hayaller kurar, sefer planı yaparlar; bu planlar genellikle tutmaz, sağlık, hava durumu, iş durumu vs. bir çok parametresi vardır meselenin. DUA-1 Mürettebatı olarak biz de bir aylık KUZEY EGE seferi planladık bakalım; Büyük Plancı ne kadarının gerçekleştirilmesine müsaade edecek? Sefer niyeti bizden, zafer ise Allah'tan; Vira Bismillah!
20240708 P.tesi: Gelibolu – Çanakkale Gümrük Çıkış – Anıt Limanı
Aslında
Gelibolu’dan Pazar günü çıkalım, gece Ç.kale Marina önünde alargada kalalım,
P.tesi sabah erkenden Marinaya girip Gümrük Çıkış işlemlerine başlayalım
diyorduk ama mümkün olmadı; biz de P.tesi sabah 06:00 gibi erkenden çıkıp, saat
10:30 gibi Ç.kale Marinaya bağlandık. Ne de olsa Boğazdaki akıntı ile aşağıya
koşturarak inebiliyoruz. Mesai vaktinde eriştik.
Bakanlığın “Vatandaşın işini kolaylaştırın” talimatına rağmen Liman Başkanlıkları normalde Acentesiz Gümrük işlemi yapmıyorlar ama o gün benim şansıma Çanakkale'nin önünde haberlere konu olmuş, müşterileri yağlı bir mega yat duruyordu ve Acente onun koşuşturması içindeydi; bizimle ilgilenmedi bile. Biz de fırsattan istifade sırasıyla Liman Başkanlığı => Gümrük => Pasaport Polisi (dönüşte tam tersi) kendimiz yaptık. Referans olması açısından adım adım açıklamaya çalışacağım.
1. Liman Başkanlığı :
a. Gümrük Çıkış İstenen Belgeler :
i. Bağlama Kütüğü aslı ve bir fotokopi
ii. ADB aslı ve fotokopisi
iii. Liman Bşk.lığı Tekne Kullanma Yetki Belgesi (Donatan işlemi yapmıyorsa)
iv. Kimlik/Pasaport aslı ve bir fotokopisi
v. Tekne Sigortası
vi. Eski Transitlog Y1 Gümrük Giriş nüshası
b. Seyir İzin Belgesi (Transitlog)
i. Çıkışta varsa eski Transitlog Yurda Giriş (Y1) nüshası kapatılması gerekiyor. Bizim 2017 yılına
ait Y1 nüshamız fiziken görüldü ve kapatıldı.
ii. Yeni gümrük çıkış (Y2) için aşağıdaki elektronik ortamdan çıkış kayıtlarımız oluşturuldu.
Bunun Vatandaş girişi sorunlu (kopmalar, kayıt oluşturmada zorluklar vb) olduğundan Liman
Bşk.lığından teknik yardım aldık. Ancak dönüşte aynı ortamdan giriş işlemlerimizi ve C kodu
üretmeyi uzun uğraşlar neticesinde başarabildik.
- https://e-denizcilik.uab.gov.tr/login
- https://sib.uab.gov.tr/Sib/YatListesi
iii. Normal şartlarda işlem sonunda fiziki Y2 Çıkış Belgesinin yazdırılmasına gerek yok ancak Gümrük
yine de çıktısını istedi. Liman Bşk.lığı yazdırma hususunda da yardımcı oldu. Yoksa, çarşıda
Printer aramamız gerekecekti.
iv. Çıkışta bir para ödemedik ama dönüşümüzde, sib.uab.gov.tr üzerinden oluşturduğumuz C kodları
ile 500₺ + 600₺ Y1 Gümrük Giriş Belge ve Harcını HalkBank’dan ödedik.
2. Gümrük :
a. Gümrük binası yakın ama Memur Kepez Limana da gittiğinden randevu gerekiyor. Marina
kendisine haber veriyor. Veya siz telefon ediyorsunuz.
b. Marinaya kontrole gelen Gümrük memuru bana "Siz 2017'de yurtdışına çıkmış, o günden bugüne
transitlog yeniletmemişsiniz, cezası var, görüş sorduk, yakında netleşecek, ben şimdilik
onaylıyorum" dedi.
c. Yabancı bayrak için transitlog yenileme var, biliyorum da TC Bayraklı teknenin transitlog
yenilemesi de neymiş, deyip uzatmadım. Ama sanki bu konuda kafalar epey karışık, TC
bayraklılar için bekledikleri görüş İnşaallah yabancı bayrak işlemleri gibi gelmez.
3. Pasaport Polisi :
b. Polis, sistemleri üzerinden Liman Başkanlığının Çıkış kaydını kontrol etti; ekrana düştü-düşmedi konusu oldu ama bir şekilde ekranda gördü.
4. Çanakkale Marina:
tekne için geceliği 1700₺ imiş. Belediyeye ait bir işletme için çok yüksek meblağ. Bir taraftan da yıllık bağlama ücretinin 25bin olduğunu duyuyoruz; ama sadece Belediye Meclis üyeleri veya
referanslıları kalabiliyormuş burada; güya halkçı belediye J
b. Her cezai ihtimale karşı, daha sabah çıktığım seferin, daha üretilmemiş atığını da vermiş oldum; DAU belge ücreti 265₺. Bu da ayrı bir garabet işlem maalesef; cezası da çok yüksek. Çevre Bakanlığı Teknelerin 50-60 lt.lik organik atığını para karşılığı alıyor ve götürüp Belediyelerin kanalizasyonuna döküyor. Belediyelerin çoğunda biyolojik arıtma yok; onlarda bizim kullandığımız denize gerisin geri boca ediyorlar. Dostlar alışverişte görsün durumu. Bu garabet düzeltilir İnşaallah.
20240709 Salı: Seddülbahir Anıt
Limanı – Limnos Nsis Karkalás Koyu – 57,5mil
Aslında bu sene karaya alma zamanım gelmişti; zehirli boyalarımı da almış, stoklamıştım. Uzun sefer düşündüğümden mutlaka karaya çıkmam da gerekiyordu. Ancak, Gelibolu’da karaya alabileceğim iki tersane var; birisi büyük; teklif aldığımda bana gemi muamelesi yaptılar; Euro kuru üzerinden saat ücreti ile teklif sundular. Benim İstanbul Marinalarında karaya çıktığım rakamın tam dört katına denk geliyordu. Daha küçük ama iptidai kızak yöntemi ile karaya alan tersane ise bir türlü bana randevu veremedi. Hatta en son Ramazan Bayramı süresinde randevulaştık ama bu defa kızakları hasara uğradı ve benim iş yattı. En nihayet bir gün hazırlıklarımı yapıp Hamzakoy’da akşama kadar uğraşarak nefesli dalışla alt temizliğimi kendim yaptım; çok da güzel oldu ama tabii yeni zehirli kadar performans vermedi. Rüzgar altı iyiydi de rüzgar ve akıntı üstü seferlerim tam bir patinaja dönüşüyordu.
Saat 16:00 gibi Limnos-Myrina kasabasının güney-doğusunda Nsis Karkalás Koyunda mola verdik; hem yorulmuşuz hem de su o kadar güzeldi ki o gece orada kalmak istedik. Henüz gümrük girişi yapmamış olsak da karaya ayak basmadığımızdan mesele olmadı.
20240710 Çarşamba : Limnos-Myrina Limanı – Gümrük Giriş – 4,8mil
Myrina
rıhtımına kıçtankara olmaya çalışırken yandaki teknenin demirine taktık; neyse
ki kurttarma kancası ile demiri
kurtarıp, hemen karşıda alargaya geçtik.
Myrina, Türk
denizcilerin meşhur giriş limanlarından; PortPolice ve Gümrük binası hemen rıhtımın
karşısında. Tek sıkıntı Yunanistan'da mesai 14:00'da bitiyor. Birkaç yıldır
teknelerin boyuna göre Tepai (Ayakbastı) parası alıyorlar; açık banka veya
Postahane bulup yatırmak mesele. Biz mecbur kaldık 20€ komisyon ücreti verip
Acente üzerinden 33€'u ödemeye. 50€ TransitLog, 15€'da Port Police ücreti;
ceman 118€ ödedik. Neyse giriş tamam.
Bir daha
kısmet olursa eğer, artık online TEPAİ ödemesini öğrendik; daha TR’den çıkmadan
e-Paravolo numaramızı üretip, gider gitmez bir Banka veya PostOffice’den
ödeyebileceğiz. Nitekim Ağustos ayını aşağıdaki adımlarla ödemiş olduk.
-
https://www1.aade.gr/aadeapps2/etepai/
sitesinden mail adresiniz ve Pasaport Numaranız ile bir “Register/Kayıt”
oluşturuyorsunuz.
-
Ardından kendi hesabınızla/şifrenizle
girip “NewRegistration” butonu ile teknenizin en/boy ölçülerini kaydedip, hangi
ay için tepai ödemek istiyorsanız işaretliyorsunuz.
-
Sistem size bir E-PARAVOLO (eTepai Referans No) numarası üretiyor.
-
Bu kodu bankaya veya PostOfice’e verdiğinizde
TEPAİ ücretini ödeyebiliyorsunuz. Ödeme henüz Kredi Kartı ile yapılamıyor
maalesef.
-
eTepai Hesabınızdan Formu “Print/Yazdır”
yapıp, PAİD/Ödendi yazıp yazmadığını kontrol ediniz. Bu Formu PDF olarak
telefonunuzda saklayınız veya alabiliyorsanız çıktısını alınız, Port Police
görmek istiyor.
Myrina’da
tekne zaten alargada, rüzgar da düştü, berrak sulara attık kendimizi, bir gün daha
dinlenmeye ayırdık; koştur-koştura gerek yok. Alargada yanımıza Çanakkale'ye
kayıtlı Öykü17 yelkenlisi geldi; onlar
da ailecek geziyorlar. Hareketli çarşısında bir top dondurma 2,35€.
Bir de Cosmote'den 100+30gb./15€ sim kartımızı alınca, iletişime de kavuşup, normale döndük. Kaptaniçe de benden paylaşımla interneti kullanıyor; günlük 5gb giderimiz var, bir ay haydi haydi yeter diye düşündük. Kullanma suyumuz çok eksilmedi ama Bot bağladığımız yerde, kedilerin de su içtiği bir genel çeşme var; oradan eksilen suyumuzu botla taşıyarak tamamladık. Kasabada gezerken Kedimiz Mino’yu teknede bırakıyoruz; dönüşümüzü dört gözle bekliyor, bot motorunun sesini duyunca hemen güvertede beliriveriyor. Kedi, ilk defa tekneye katıldığı halde, buraya kadar hiç sorun çıkarmadı maaşallah.
20240712 Cuma: Limnos-Myrina => Halkidiki-Athos (Aynaroz) – Ouranoupoli – 60mil
Bu sabah
06:30'da ver elini Halkidiki yarımadalarının kuzeyindeki Athos yarımadası.
Osmanlı, bu dini özerk yarımadaya Aynaroz demiş ve özel Kadı atamış. Bu
yarımada hala dini özerk bölge; üzerinde 20 civarı manastır varmış. Sadece
erkekler girebiliyor, dişilerin yarımadaya yaklaşması bile yasakmış; sadece dişi
kedilere müsade ediliyormuş; o da fare üremesini engellemek için J Biz batısından geçip, coğrafyayı
temaşa edicez bakalım. Yol boyu oltamız denizde; ama bu defa ucundaki sahte
kopup gitmiş; acaba kaçan balık büyükmüydü J
Yarımadaya
adını veren Athos dağı karşımızda belirdi; rakımı 2033mt imiş. Hava yanık,
yelken pek çalışmıyor. Hava durumu siteleri önümüzdeki günleri hep sakin
gösteriyor; bu güzel havaları değerlendirmeye gayret edeceğiz.
Ouranoupolis,
yarımadanın en turistik kasabası; Azmi Özer Reisin tariflediği şekilde,
önlerinde 4mt.lere demir atıp, alargada
kaldık. Buralarda motorlu fiber tekne kiralama çok moda, önümüzden vızır vızır
geçiyorlar; karşıda Ammouliani takım adalarında çok miktarda meşhur plaj var, Megali
Ammos Beach, St.George Beach, Vava Beach, Paralia Nisakia; oraya gidiyorlar.
Akşam saatlerinde botla karaya çıktık, tekne turları müşteri kapma
yarışında; yoğun restaurant ve
Ortodoks dini hediyelik dükkanları
mevcut. Etrafta siyah Cübbeli din adamlarına rastlanıyor. Burada 6*2*2mt boyutlarında beton blokları üst
üste koyarak Balıkçı barınağı yapma girişiminde bulunulmuş ama bloklar kayıp
limanı doldurmuş, bitirilememiş; kötü bir tecrübe olmuş. Yerel tekneler ya
karada ya tonozda. AB fonları bu limana ulamamış herhalde; bu kadar hareketli
yerde küçük bir iskele ile idare ediliyor.
Bizans (Prosforio) Kulesi, Aynaroz yarımadası Athos Dağı’nda bulunan Vatopedi Manastırı’nın korunması için 14. yüzyılda inşa edilmiş, limanın girişinde hala ayakta; Ouranoupolis’in simgesi. İlk katı 11.yy Bizans Döneminde inşa edilmiş, son üç katı ise Osmanlı döneminde (1585) eklenmiş. Sonra 19. yüzyılda iç kısmı ahşaptan yapılmış.
20240713 C.tesi: Halkidiki - Dhiaporos Adası, Kriftos Koyu – 17mil
Bu sabah
kahvaltı yapıp karşıdaki Ammouliani takım adalarının doğusundaki ve kuzeyindeki
plajları tarassut edip, orta parmak Sithonia yarımadasına yöneldik. Ammouliani
600 kişilik bir köy, poyraza açık bir koyda iskelesi var, yer bulmak zor,
girmedik zaten. Güneyinde küçük bir balıkçı barınağı mevcut ama orası da dolu.
Sadun
Boro'nun "Kısmetin Dümen Suyunda" kitabını takip ediyoruz, Üstad, Sithonia
yarımadasının kuzey doğusunda yer alan Dioporos adası üzerindeki Kriftos koyunu
çok sevmiş, uzun uzun bahsediyor bu adadan; on gün geçirmişler bu koyda. Tepede
bir ev gözüküyor; kitaplarında bahsettikleri ve Boro’ları ağırlayan dostlarının
evi muhtemelen. Burası Hisarönü
Körfezindeki Bencik koyuna çok benziyor; uzun bir girişi var. Girişte sancak
tarafta küçük bir koy var; bir duba üzerine bar yapmışlar; önünde birkaç günübirlik
tekne demirlemişti.
Etrafı
çam ve zeytin ağaçları kaplı; cırcır böceklerini dinliyoruz. Kriftos koyu en
dipte; denizsuyu sirkilasyonu zayıf olduğuna zemini çamur; suyu yeşil görünümde.
Azmi Özer Reis arılardan bahsediyordu, denk gelmez isek biz de kalırız biraz. Kriftos
koyunun ikiyüz metrelik kara parçasının doğusunda Blue Logoon koyu var; oranın
suyu harika; körfezin turkuvaz berrak denizi mevcut. Hafta sonuna denk geldik
Kriftos sakin ama orası alabildiğine küçük teknelerle kalabalık. Muhtemel
akşama kimse kalmayacaktır.
Kıyıya
yüzdük, baktık her taraf deniz börülcesi; topladık, akşam yemeğine sarımsaklı
salatamız hazır. Doğu tarafında bakımlı bir zeytin tarlası var; toprağı sürmek
ve temizlemek için traktör getirmişler; karaya çıkartabilmek için de yüzer bir
beton duba bağlamışlar önüne. Arılardan şikayetçi değiliz, bir ara uğrayıp
kayboldular. Hava hiç esmiyor, karıncalar su içiyor, cırcır böcekleri
mesaide. Akşam güneşinin batışı muhteşem
gözüküyor burada. Koyu botla kıyın kıyın dolaşıyoruz. Ruhun şad olsun Türk
yelkencilerinin üstadı, Sadun Boro Reis.
Ertesi gün, yanımızdaki tekne demirini takınca endişelendik; dipte tonoz kalıntıları var herhalde; demir alıp Adanın güney batısındaki Secret Beach'e yollandık.
20240714: Halkidiki - DhiaporosAdası- SecretBeach – 4mil
Sadun
Boro'nun çok sevdiği Kriftos Koyu'ndan çıkıp, batısındaki kanaldan geçip güney
batısındaki Secret Beach önlerine demir attık. Hemen karşısında ana kara tarafında sığ bir gölet var; kum
yükseltisi ile denizden ayrılmış. Önünde yüzlerce tekne var; günlük tekne
kiralama da yapılıyor. Burada su çok berrak, pazar olmasına rağmen koca koyda
üç yelkenliyiz; biri büyük bir katamaran, yanında hızlı bir rib servis botu
var. Üzerinde hizmetli gemiciler koşturuyor; epey lüks birşey. Hemen denize
girdik ancak ben de hastalık olmuş, tekne altı temizliğine giriştim yine. Kaptaniçe
de taş boyama sanatı ile iştigal ediyor.
Aslında
Kriftos Koyu ve gittiğimiz Secret Beach sırt sırtalar, aralarında küçük
bir kara parçası var; ama giderken önce
kuzeye doğru çıkıp, batısındaki diğer bir kanaldan geçmek 4 millik bir mesafe;
yalli yalli bir saati buluyor. Yol
üzerindeki kanalda bir balık çiftliği var; onun doğusundan geçmek lazım;
batısında da karaya epey mesafe var gözüküyor ama aldatıcı, derinlikler hızla
düşüyor; yaklaşınca sığlığı işaret eden şamandırın olduğu görülüyor. Neyse
doğusundan gelip geçen başka yelkenlileri takip ederek riske girmedik.
Bir gece
bu koyda kaldık. Ertesi gün demir alıp biraz daha güneydeki Pine Three Beach
tarafına indik; burası çok güzel ama alabildiğine turist teknesi ile dolu;
aynen bizdeki guletler gibi tekneler kıçtankara olmuş, turistlere yüzme molası
vermişler. Güneyindeki kanaldan salmalı teknelerin geçmesi mümkün değil zaten;
dönüp geldiğimiz kanaldan çıkıp, daha kuzeydeki Dhimitriaki Koyuna geçtik.
20240715-16: Halkidiki - DhiaporosAdası- Dhimitriaki Koyu – 3,2mil
Dhimitriaki
koyu, hem her rüzgara kapalı, hem geniş, hem suyu berrak. Karşımızdaki
zeytinlikte bir bağ evi var, aile önlerindeki küçük kumsala iniyor, erkek arada
türkçe cümleler kuruyor çocuğa. Ama genelde fransızca konuşuyorlar.
GoogleMaps’den baktık; Lagonisi Home, kiralık, taş bir bağ evi imiş.
Tamir
zamanı. Birinci gün Mercury dıştan takma motorun çiğ benzin atma sorununu
çözdüm; karbüratör bakımını yaparken meğer şamandıra alt kapağını ters
takmışım, şamandırası kapanamıyormuş. Sağolsun Yelkenci dostu, DADD üyesi
Zülfikar Reis, whatsup’dan destek verdi. Motor bitti, botun sorunları başladı;
geçen yıl konik kısmı bakım görmüştü ama randıman vermedi, değişik yerlerinden
hava kaçırıyor yine; ben de basıyorum japon yapıştırıcıyı; geçici de olsa çok
şükür sorun çözülüyor. Bot elimiz ayağımız, ikmal için, karaya çıkmak için
kullanıyoruz; akşam gezilerimizi yapıyoruz. Kedimizin kumu azaldı, buranın
sahilinde iri taneli çok güzel kum gördük; hemen ikmalimizi yaptık. Henüz
Kedimiz Mino'yu bindirip karaya çıkartamadık ama:)
Su
alabildiğine berrak; bol bol yüzüyoruz. Akşam saatlerinde ağaçların suya
yansıyan şavkı anlatılır gibi bir güzellik değil. Burayı sevdik, alargada iki
gece kaldık.
20240717: Halkidiki - Panagias Limanı ve Koyu – 2,2mil
Bugün Dhimitriaki
koyunun kuzey batısındaki Panagias limanına uğradık; saat 16:00'a kadar büyük
tur tekneleri gezide olunca rıhtım bize kaldı, biz de su ikmalimizi yapıp, biraz
etrafta dolaşıp, dondurma yedik ve hemen koyun karşı tarafındaki marinamsı
yerin yanına alargaya geçtik. Bizden sonra Pine Three Beach’de gördüğümüz büyük
gulet benzeri turist tekneleri döndü ve bizim ayrıldığımız yere bağlandı. Tam
zamanında ayrılmışız; kimse ikaz
etmemişti ama biz öyle olacağını tahmin etmiştik; öyle de oldu.
Bu Ormos
Panagias Marina önünde birçok tonoz teknesi var. Hatta uzun süre bakılmamış,
batanlar bile var. Akşam üzeri botla yine Panagias’a geçtik; biraz daha
dolaşıp, bacaklarımızı açtık.
Yunanlıların
İçme suyu ve ekmek alışkanlıkları bizim gibi değil; fırın yok mesela, ekmek
bulmak zor. Sonra damacana su da yok; 1,5lt.lik pet şişeler 1,60€ çok pahalı.
Tadları da sanki soda gibi. Daha 3 bidon suyumuz var, bakalım bitince ne
yapacağız.
Yarın
hedef Sintonia yarımadasının ucundaki dünyaca ünlü Koufo koyunu hedefledik; bot
yerine asıldı, sabah sefere hazırız. Selametle İnşaallah.
20240718: Panagias - Blue Lagoon –
3,2mil
Panagias'dan
erken çıktık, hava sıfır, karıncalar su içiyor, motora kuvvet. Dört mil sonra
sancakta Blue Lagoon var,berrak suyu ile meşhur. Ancak yelkenliler için dar ve
sığ. O saatte bomboş, denizin tadını çıkarma zamanı. Üç metre suya 10mt zincir
serip, kendimizi berrak sulara bıraktık. Zaten karıncalar su içiyor. Doyasıya
yüzdük; biz ayrılırken, tekneler gelmeye başladı, gün ortasında yüzlerce
günübirlik kiralık tekne ile turist geliyor buraya.
Kalık
havada Sintonia yarımadasının doğusundan coğrafyanın güzelliklerini seyrederek
motora kuvvet Koufo Koyuna doğru seyrediyoruz. Kıyılarda yerleşim az ama çok
miktarda plaj olduğu görülüyor. Sular turkuvaz berraklığında, cazibesi yüksek.
Sahte ile hep misinayı salıyoruz ama balıkların ilgisini çekmiyor.
20240718: Blue Lagoon - Koufo Koyu – 28,4mil
Koufo için beklentimiz yüksekti, nitekim dünyaca ünlü bir koy. Girişi oldukça dar, etrafı çok yüksek kayalık ve orman. Koy çok derin, kıyılar bile 20 Mt.lerde. Dip kısmı adeta marinaya dönmüş, yerel teknelerle dolu. Turist tekneler 15-20 mt aralığında demir atıyor. Yüksek tepelerinden civarna indiriyor, tekne dönüp duruyor. Koyun doğu tarafındaki Gölün önü tenha, oraya demir attık; tutmadı, demir tazeledik.
Akşam üzeri
Bot ile karaya çıkıp gezdik; koyda market, tavernalar (restaurantın buradaki adı)
mevcut. Karavanlar, çadırlar oldukça turistik bir mekan burası. Kedimiz Mino’yu
da burada ilk defa karaya çıkardık; deli danalar gibi kumda yuvarlanıp duruyor.
Ama sağa sola kaçma; çalılıkların arasına girme meylinde. Girdiği yerlerden
çıkarmak mesele oluyor.
Rüzgar
dönünce teknenin kıçı sahile döndü ve epey yaklaştı; epey tedirgin olduk. Bize burada bir gece yeterli geldi.
20240719: Koufo Koyu - Neos Marmaras Limanı – 12mil
Neos
Marmaras, 14 mil kuzeyde; bizim Türkiye’nin Marmara adasından göçen Rumlar
tarafından kurulmuş, hala Türkçe konuşanların olduğu söyleniyor. Turistik bir
mekan; restaurantların garsonları çat pat Türkçe biliyor; hatta Türkçe menüleri
mevcut.
Kasabanın
yakınında dünyaca ünlü Porto Carras isimli bir marinası var, etrafı otellerle
kaplı, zengin tekneciye hitap eden değişik bir konsept. Otelin yanından sanki
bir nehir gibi dar bir kanal girişi var; içeride alabildiğine yelkenli direği
görünüyor. Denizci gruplarında buranın ücretlerinin çok çok yüksek olduğu
yazılıp çiziliyordu.
Biz Şehir
merkezindeki eski limanda bağlı Mısırlı büyük balıkçı teknesinin
mürettebatından yardım isteyip; hemen arkasına güzel bir yer bulup, bordaladık.
Yanında su da var. Hemen Port Police'i bulup Transitlog'umuzu kaşelettik. Ne
var ki sadece geliş hanesini damgalamış,
çıkışımızı damgalamamış. Sonraki limanda polis biraz arıza çıkardı. Port Police’nin olduğu limanlarda Transitlog
damgalatılması isteniyor ama çok da zorlamıyorlar.
Burada
hem kullanma hem de içme suyumuzu tamamladık. En uygun marketi öğrenip, 10 koli
* 6 adet 1,5 ceman 90 lt.lik suyumuzu aldık. Marketçiye tekneyi tarif edince
motoru ile su kolilerimizi getiriverdi. Yunanistan'da
damacana su geleneği yokmuş, en büyük 1,5 lt.lik pet şişelerde almak durumundayız.
Fırın geleneği de yok, ekmek yemiyor herhalde bu insanlar. Biz daha uzun dayanması
için peksimet alıyoruz.
Burada
artık balık yiyelim derken komşumuz “Müslüman kardeşliği” deyip, yarım sandık
iri istavrit ikramında bulundu; para teklif ettiysek de reddettiler. İlginçtir
burada Mısırlı Balıkçı çalışıyor; yerli büyük balıkçı görmedik. Kaptan ile bir
müddet sohbet ettik; avlanma ücretini ödeyerek yaz boyu bu yarımadalar arasında
balıkçılık yapıyorlarmış. Gece balığa gidip, sabah dönüyorlardı.
Ertesi
sabah bir kamyonet geldi Karpuz satıyor; oğlu çat pat İngilizce rakamları telaffuz
edebiliyor; kilosu 1euro imiş. Tabii pazarlık yaptık; babası lafa girip “siftah-siftah”
deyip 70 cente bıraktı. Siftah, her ne kadar arapça kökenli olsa da Türklerin
kullandığı bir terim, sabahın ilk alış-veriş parasına denir; mübadele ile
buralara kadar gelmiş meğer. Zaten Karpuzun karşılığı da Karpuzi (καρπούζι);
Cacık da Caciki J
Aslında
taslak plana göre biraz daha yukarılara çıkalım, İzmir Foçadan mübadele ile
gelenlerin yaşadığı Neo Fokea (Yeni Foça) ve Nikiti’ye uğrayıp, oradan batıdaki
Kassandra yarımadasının kuzeyindeki Nea Potidea Kanalından geçerek, Kassandra
yarımadasının batısından Sporadlara inelim diyorduk; ancak Kanaldaki köprünün yüksekliği
16 mt. imiş; bizim direğimiz ve üstündeki anten ile sınırlardayız; cesaret
edemeyince vazgeçtik. Bu kanaldan geçse idik Selanik körfezini de görmeden
olmazdı; Selanik ve çevresini görmek artık kara yolculuğuna kaldı.
Bundan
sonraki hedefimiz artık Sporadlar, önce Kassandra yarımadası güney-doğu ucundaki
Nikoleas koyunda kalır, oradan Sporadlara atlarız. İnşaallah.
20240720: Neo Marmaras - Kassandra- St.Nikoleas Koyu – 13 mil
Neos Marmaras'dan
ayrılıp, Kassandra yarımadası ucundaki Nikoleas koyunda geceledik; kuzeye açık
ama hava mutedil olduğuna sallantısız bir gece geçirdik. Koyun karşı burnunda
bir Kilise göze çarpıyor; Ortodoks St.Nikolas Kilisesiymiş.
Denizi
de çok temiz, turkuvaz rengi; yüzmek için de çok uygundu. Demir attıktan sonra
denize girip, şnorkel ile demir otluk zemine mi, kum zemine mi gelmiş,
saplanmış mı diye kontrol etmek ve zincir salınma alanını inceleyip, zeminde
topuk ve kaya var mı kontrol etmek adetimiz haline geldi. Sonrasında da koyu bir uçtan öbür uca
mutlaka yüzüyoruz.
Koyda,
akşam güneşinin batışındaki o sessizlik ve göğün rengi harikaydı. İki kiralık
yelkenli gelip güneşin batışına kadar kaldılar, sonra demir alıp gittiler. Sahilde
bir aile gelip çadır kurdu; gece de kaldılar. Bu akşamki nevalemiz Mısırlı
Balıkçının ikramından kalan istavritler.
Burası
bizim için Sporadlara atlama noktası oldu. Bu gezimiz Kuzey Egenin iki
bölgesini kapsıyordu; birincisi Halkidiki yarımadaları (Athos-Aynaroz, Sithonia,
Kassandra) idi; artık geride kaldılar.
20240721-22: AllonnisosAdası- Gerakas/Frekos Koyu – 42mil
Taslak
planımızda, Sporadların kuzey doğusunda yer alan Kyra adasının meşhur Planitis
ve Panagia koyları da vardı; ama denizciler grubundaki bir paylaşımla bu
adaların Milli Park Zone-A bölgesi ilan edildiğini, rezervasyon ve biletle
girileceğini, sıkı kontrol olduğunu, 1400€ ceza yazıldığını öğrenince, iptal
ettik.
Amatör
denizcilerin Navily uygulamasından keşfettiğimiz, yol üzeri Zone-B bölgesinden
Allonnisos adasının kuzey ucunda Gerakas (Frekos) koyunu hedefledik. Elli mil
civarı yolun yarı fazlasını full arma yelkenle geçtik; ikindi vakti koya
girdiğimizde ne kadar isabet ettiğimizi anladık; kayalardan koltuk alıp Akdeniz
usulü bağlandık. Havuzluğun önünde sanki bir özel havuzumuz var; pırıl pırıl
dip görünüyor. Yüzme ve dinlenme zamanı; hatta iki günlük istirahati hakettik.
Böyle, beğendiğimiz koylarda planı esneteceğiz.
Gece
sallantısız geçti; yüzümüzü deniz suyu ile yıkamak, hem tasarruf için gerekli
hem de bu seyahat şeklinin özel tarafları.
Deniz
gözlükleri ile şnorkel yapmak en sevdiğim yüzme şekli; deniz altındaki yaşama
sanki ortak oluyorsunuz. Kahvaltı sonrası yüzerken kıyıdaki kayaların üzerinde
paçası plakalı güzel bir güvercin ile karşılaştık, çok evcil, kameradan hiç
kaçmadı. Biz de videosunu çektik.
Karşıda
bir iskele var; filotillo olarak gelen charter tekneleri bağlanıyor genelde.
Biz bu iskelenin karşısında kayalara kıçtankara bağlı keyif yapıyoruz. Biraz
bacaklarımız açılsın dilye botla iskeleye geçip, uzun yürüyüşler yapıyoruz.
Etraf zeytinlik; birkaç çiftlik evi var; keçi bakıyorlar. Evin birinin avlusuna
Şapel (mescit muadili ibadet mekanı) yapılmış; buradaki Ortodoks
Hıristiyanların ibadet ihtiyacı karşılanıyor.
Sporadlarda
hedefimizde dört ada vardı; Allonnisos, Skopelos, Skiathos ve Peristeri adaları.
Market ihtiyacı olana kadar adım başı yer alan koylardayız; ne zaman ikmal
ihtiyacı olursa bir limana bağlanırız artık. Biz şahit olduğumuz bu
güzelliklerin ücretini Şükür ile ödemeye çalışıyoruz; yoksa hangi maddiyat
yetebilir ki bedelini ödemeye. Şükür, şükür, şükür…
20240723: PeristeriAdası-Vasilis Koyu – 8mil
Yol
üzerinde Peristeri adası var; kuzeyindeki koyları görelim istedik. Bu ada
ayrıca dönüş yolu üzerimizde bulunuyor; dönerken de güneyindeki koylara gireriz
diye düşündük. Kuzeyde en ünlü koy Vasilikos koyu; hemen öncesinde ise
ShipWreck Koyu var. Kuyun dibinde hala kaldırılmamış bir gemi batığı görülüyor.
Sağında solunda gulet benzeri büyük tekneler ve motoryatlar kıçtan kara
olmuşlar. Burada durmadık.
Hemen
sonraki koy ise diğer ünlü Vasilis koyu, nefis bir koy; balık tuttuk, turkuvaz
suda alabildiğine yüzdük. Ege denizinin berraklığında yüzen kişi bir daha
Marmara'da yüzümez herhalde. Bağlandığımızda koyda üç tekne vardı, bir müddet
sonra onlar da gidince koy bize kaldı. Kıyıda birkaç ev var, hele kayaların üzerine
yapılmış taş ev, arkası zeytinlik beni mest etti. Botla kıyıya çıktık, kumda
biraz yürüdük.
Ertesi
gün botla, o beğendiğimiz taş evin sahipleri geldiler; hemen kayalardan
yapılmış iskelesine yanaşıp indiler. Evin arkası zeytinlik, bahçesinde begonviller
dikkat çekiyor.
20240724: AllonnisosAdası- MiliaKoyu – 6 mil
Bugün
Steni Vala, yarın da Tzorti koyunda oluruz diye planlamıştık; ama evdeki hesap
çarşıya uymadı. Steni Vala koyu, 50-60 mt. eninde, 250mt uzunluğunda, sancak
taraftaki tavernaların önünde rıhtımı olan bir yer; denizci forumlarında
övüldüğü kadar var, çok güzel ama çok sıkışık; o dar koyda manevra yapıp, iki
tekne arasına girmek bir mesele. Uygun yer de yoktu zaten, dönüp çıktık.
Devamında
irili ufaklı birçok koy var, etrafı seyrederken planlarımızda olan Tzorti
Koyunu geçmişiz, ama farkettiğimizde bulunduğumuz Milia koyunun güzelliği bizi
Tzorti'ye dönmeye engelledi. Tonoz var, kıyıya yakın birine bağlandık. Önü çam
ormanı ile kaplı, koy içinde üç tane daha koy var. Sıkıntısı, Tekne rüzgara
döndüğünde açıktan gelen dalgaları bordadan alıyor. Onun da çözümü var, kıçtaki
adminalti demiri botla uygun pozisyonda atıp, başı dalgalara çevirince,
sallantı keyifli baş-kıç salınımına dönüverdi. Komşumuz katamaran sallanıp
duruyor. Biraz açığımızda ise Cayman Adalarına bağlı İtasca isimli mega yat
demirli; marintraffic'den baktık, kiralık imiş.
Botla
akşam gezmemizi önümüzdeki koylarda yaptık; Sahil çakıl; öyle güzel taşlar var
ki, hanım bir kova topladı; yassı olanların üzerine resim yapıyor.
Ertesi
gün tatlı bir yağmura yakalandık; bir saat yağdı sonra güneş açtı.
20240725-26: AllonnisosAdası- Votsi-Patitiri-OldVillage – 1mil
Milia koyunda öğle üzeri sıkı bir yağmura yakalandık, ardından bir sonraki koyda yer alan Votsi limanına geçtik. Limanın sancak tarafında kayalara koltuk alarak bağlanan yatlar var, bir boşluğa biz de yerleştik. Komşu Kanadalı teknenin Reisi botla gelip, bayrağımızdan hareketle bizim dilimizde "Merhaba" diye selamlayıp, devamında kendi dilinde yardım teklif etti. Hava sakindi ama yine de rüzgar üstü 60 mt uzunluğundaki halatın kayalara bağlanması bizi mutlu etti; teşekkür ettik. Daha önce Türkiye’de bulunmamış ama teknesi ile gelip gezmek istiyor.
Votsi doğal oluşumuna mendirek ilavesi ile oluşturulmuş, hatıralarımızda yer edinen özel bir Liman. Girişin iki tarafında yüksek kayalıklar ve altında mağaralar var. Limanın dibinde bir de halk plajı mevcut. Burada iki gece kaldık. Burayı çok beğendik; hatta dönüş yolunda son bir defa daha limana gir-çık yaptık.
Liman
çok düzenli, Yunanistan'ın Avrupa Birliği fonlarından çok istifade ettiği
anlaşılıyor; zaten o mavi AB tabelası da asılmış limanın girişine; alenen
"size burayı …. Euro harcayarak biz yaptık" diye yazmışlar. Ama bir
idari ofis ve görevli yok; en azından liman bağlanma ücreti talebi olmadı
bizden. Bölgede gördüğümüz teknelerde
Alman ve Fransızlar ağırlıklı; AB’nin bu coğrafyaya neden destek verdiği buradan
anlaşılıyor sanıyorum; böylece Yunanistan sahillerini kendi vatandaşlarının daha
rahat tatil yapması için adeta hazırlamışlar.
İkinci gün teknemizi, yalnız seyreden Macar komşumuza emanet edip, sırt çantalarımızı alıp, tutulan bacaklarımızı açmak üzere yola koyulduk. Miçomuz Kedi, tekne alargada iken yalnız kalabiliyor; limana bağlı isek dayanamayıp, rıhtıma atlıyor. Ayağı karaya bastıında adeta deli danaya dönüşüyor; nereye gireceğini, hangi ağaca tırmanacağını şaşırıyor; kaybederiz diye ödümüz kopuyor.
Yanımıza Bauhaus çekçek arabası ile taşıdığımız mazot bidonumuzu da aldık; dönüşte almak üzere Petrole bıraktık. Mazot burada 1,95€/Lt; %8 biodizel katkılı imiş, bu mazotu bekletmemek lazım, bakteri yapar. Petrol karşısında büyük market de var; zaten aldığımız içme suyu, yoğurt, ekmek. Ekmeği de genelde peksimet cinsinden alıyoruz ki dayanıklı olsun. Bir de bizdeki tırnak pideye benzeyen paketli pideleri var; onun üzeri donatılarak fırında pizzaya dönüştürüyoruz, harika oluyor. Herşey bize göre çok pahalı; sadece et/kıyma 10€ yani 350₺ civarı, Tr.nin yarı fiyatına; onu da helal kesim hassasiyetimizden almıyoruz.
İki koy ötesi, yürüyüş mesafesinde Patitiri kasabası var; Allonisos adasının merkezi. Feribotun işlediği büyük limanı var; ama denizciler Forumlarda ve yatçı uygulaması Navily'de çok solugan aldığı yazılınca, tekne ile bağlanmak istemedik; ancak burayı gezmek de istediğimizden yürüyüş mesafesindeki Votsi Limanı bize ilaç gibi geldi.
Asıl merkez eskiden tepede imiş; 1965'de yıkıcı bir depremden sonra halk aşağıya, liman çevresine taşınmış. Eski merkez OldVillage diye geçiyor şimdilerde; sonradan onarılmış, taş yapılar ortaya çıkarılmış ve şimdi akın akın turist çekiyor. İçinde Kalesi ve 5 tane aktif kilise var. 1945'de Almanların kurşuna dizdikleri 9 asker için, en çok Almanların gezdiği burada anıt yapılması ve mermilerin pirinç halkalarla işaretlenip, saplandıkları yerde muhafaza edilmesi manidar olmuş. Bu yüksek noktadan adanın dört yönü tarassut edilebiliyor, müthiş manzara var. Bu Grekler taş binaları çok iyi yapıyor, hatta burada çatılarını dahi kiremit yerine kayan (plaka) taşlar ile kapladıklarını gördük. Ne varki yollarını çok dar tutuyorlar; hala köyün içindeki çok miktarda cafe, pansiyon ve tavernalara ikmal katırlarla yapılıyor. Lojistik kamyonlar köyün başına geliyor, içecek ve gıda malzemeleri orada katırlara aktarılıp köy içindeki müşterisine ulaştırılıyor. Biz halk otobüsü ile kişi başı 3,60€'a gidip, geldik.
Döndüğümüzde diğer tekneler gitmiş, bir Macar kalmış, bir de iki Türk teknesi gelmiş; İstanbul Kalamış'a bağlı teknelerin Reisleri Sencer ve Murat Beyler ile tanıştık; Sencer Reis dünya seyahatine hazırlanıyor; buralarda antrenmanda. Hadi Allah selamet versin.
Bulunduğumuz
Adalarda hava mutedil ama çıkış işlemleri yapacağımız Limnos adası ve sonrası
Çanakkale yolunda bir hafta hava çok yüksek, dönüş tarihimizi öteledik. Kalan
süreyi de henüz gezmediğimiz Skopelos ve Skiatos adalarınına ayırdık.
20240727-28 : SkopelosAdası- LimnonariKoyu – 12mil
Bugün
ilk durağımız Skopelos Adasının güney batısında yer alan Agnondas koyu idi ama
orası aynı zamanda feribot terminali imiş, biz limandan ziyade alarga
peşindeyiz; bir sonraki Limnonari Koyu çok daha hoşumuza gitti. Gerçi akşam
burası da tekne ile doldu ama bizim yerimiz oldukça rahat. Meşhur bir yerdeyiz
ki açıkta iki tane de mega yat demirde salınıyor.
Botla
bir Kaptan gelip Türkçe selam verdi; Ayvalık limanına bağlı bir Motoryatın
kaptanı imiş. Yazları genelde bu bölgede oluyorlarmış. Bir ihtiyacımız olup
olmadığını sordu; teşekkür ettik. Sporadlarda nadir de olsa Türk teknelerle
karşılaşıyoruz; en azından Halkidiki’den daha fazla, özellikle Türk yelkenli
tekneler buraları tercih ediyor; bu motoryat istisna oldu. Tabii, bu kadar
akaryakıt zammından sonra, normal J
Akşam
saatlerinde botla kıyıya çıktık, kedimiz Miço da kumlarda yuvarlandı, çalıların
içine kaçtı, zor çıkartabildik. Bu koyda da iki gün kaldık.
Koyu
sevdik, ertesi günde kaldık. Bu defa kara yolundan yürüyerek tekne ile
uğramadığımız Agnondas Koyuna yürüdük; etrafı tanıdık. Oradan 10€ karşılığı
kart alarak su alabileceğimizi öğrendik.
20240729-30: SkopelosAdası- PanormosKoyu – 5mil
Hava
durumu seyahati etkiliyor, iyiki de etkilemiş, planımızdaki diğer koyları da görmek
kısmet oldu; çok şükür. Panormos koyu o güzel koylardan biri. Koy içinde koy olan
güzel bir yer burası; biz çok beğendik.
Limnonari
koyundan çıktıktan sonra hemen yanındaki Agnondas Limanındaki bir
Restaurant’dan 10€'a su kartı tedarik
edip, ikmalimizi yaptık. Kısa mesafede dünyaca ünlü Panormos koyu var; iç koya,
Akdeniz usulü kayalardan koltuk alıp kıçtankara bağlandık. Hemen onbeş metre
önümüz kıyı ve alabildiğine çam ormanı. Su pırıl pırıl. Burada iki gece kaldık.
Ertesi
sabah öğleye kadar yüksek bir kareyel başladı; biz de koltuk halatlarımızı
arttırıp, hatta baş taraftan ikinci Admiralti demirimizi de botla götürüp
rüzgar üstüne attık; ilaveten Delta demirin zincirine de 10kg.lık dambıl’ı
karabina ile bağlayıp, tedbirimizi aldık. Karayel neyse ki öğlen dindi. Yanda
iki kadının kullandığı Alman tekne var; onlar hiç umursamadılar bile. Tedbir,
tedbirdir.
Böyle
koylarda ikindi sonrası botla karaya çıkıp, yürüyüş yapıyoruz, bacaklarımız
açılıyor. Ama botu kullanmadan önce benim hava kaçıran konikleri japonla
yapıştırmam gerekiyor. Yanımızda da sürekli ayak pompamızı hazır
bulunduruyoruz, bazen bota hava basıp öyle binmemiz gerekiyor. Bu seyahatin de
külfeti bu oldu. Önümüzdeki seneye inşallah yeni bir bot almamız icabediyor
artık.
20240731: SkiathosAdası-WestBay (BatıLimanı) – 9,3mil
Kedimiz
Mino'da kusma ve ishal halleri başgösterdi, Veteriner buluruz diye rotamızı
Skiathos Adası Merkez limanına çevirdik. Skiathos merkez limanı çok hareketli,
feribotların epey çalkantı yaptığını okumuştuk. Limanın dibinde alarga
kalınabilir ama Havalanı iniş güzergahı olduğu için Coast Guard gelip ceza
kesiliyormuş; demirlemek yasak. Biz de WestBay/Batı koyunda plajların önüne
demir attık. Hemen hızlıca botla karaya çıkıp, kedimiz Mino’yu şehir merkezine
götürdük. Ama Yunanistan’da mesainin 14:00’da bittiğini unutmuşuz. Uğradığımız
bir PetShop kapatmak üzere iken bizimle ilgilendi; şehrin öbür ucundaki
Veterinere yetişmemiz mümkün değil; telefonla irtibat kurup, tavsiyeler aldık. Kedimiz
yeme ve içme alışkanlığını kaybetmişti, çay kaşığı ile su ve yoğurt verip,
normale dönmesini sağladık çok şükür.
Skiathos yemyeşil bir ada, havaalanı var, alabildiğine turistik bir yer. Tarihi bir limanı ve yanında Deniz müzesi var. Evler hep taştan ve orijinal halinde korunmuş. Yunanistan'da saat 14:00'dan sonra resmi hayat duruyor, müzeyi gezemedik maalesef. Uçaklar hemen limanın üzerinden inişe geçiyor, sanki tekerleri yelken direklerine değecek.
Yarından itibaren Ağustos ayı giriyor; dolayısıyla TEPAİ ödememiz gerekiyor. Gerçi ay başlarında iki günlük bir elastikiyet var ama dönüşümüz Ağustos ilk hafta sonuna uzayacak; sonraki limanlarda ödememiz çok güç, onun için Bankaların olduğu Skiathos’da ödemek istedik.
-
https://www1.aade.gr/aadeapps2/etepai/ sitesinden mail adresiniz ve Pasaport Numaranız ile bir “Register/Kayıt”
oluşturuyorsunuz.
-
Ardından kendi hesabınızla/şifrenizle
girip “NewRegistration” butonu ile teknenizin en/boy ölçülerini kaydedip, hangi
ay için tepai ödemek istiyorsanız işaretliyorsunuz.
-
Sistem size bir E-PARAVOLO (eTepai Referans No) numarası üretiyor.
-
Bu kodu bankaya veya PostOfice’e
verdiğinizde TEPAİ ücretini ödeyebiliyorsunuz.
-
eTepai Hesabınızdan Formu “Print/Yazdır”
yapıp, PAİD/Ödendi yazıp yazmadığını kontrol ediniz. Bu Formu PDF olarak
telefonunuzda saklayınız veya alabiliyorsanız çıktısını alınız, Port Police
görmek istiyor.
Ne var ki ödeme henüz Kredi Kartı ile yapılamıyor. Ya bir Yunanistan Bankasında hesabınız olacak, mobil hesabınızdan ödeyeceksiniz ya da bir Banka veya PostOffice’e gidip bu e-Paravolo numarasını verip ödeyeceksiniz.
Biz Bankada öderken bu Bankada hesabımız olmadığından tahsil edebilirmiyiz diye kendi içlerinde epey bir araştırma yaptılar; nihayetinde benim verdiğim nakiti sanıyorum gişe memuru kendi hesabına yatırıp, oradan ödeme yaptı. Bankadan ödediğimiz halde yine 1,5€ kadar komisyon aldılar. Tabii Myrina’da Turizm Acentesine ödediğimiz 20€ kosiyonun yanında bu rakamın lafı olmaz. Halbuki uluslararası dolaşıma açık bir kredi kartı ile de ödenebilmesi lazımdı.
Bir de şehir merkezine madem geldik, Port Police’e uğrayalım da Transitlog’umuzu damgalatalım diye düşündük. Keşke gitmeseymişiz; daha önce Nea Marmaras’daki Port Police’den çıkış damgasını neden almadığımızı sorguladılar; Şefi devreye girdi de işimiz halloldu. Meğer NeaMarmaras’daki kadın PortPolice sadece giriş alanını damgalamış; hemen yanındaki çıkış alanını da damgalaması gerekiyormuş. Ya da biz ayrılırken tekrar gidip damgalatmamızı beklediler? Skiathos’daki Polisler daha deneyimli, aynı anda hem girişi hem de çıkışı damgaladılar.
Yunanistan’ın asıl, belki de tek gelir kaynağı turizm olduğundan, genelde turistlere zorluk çıkarılmıyor; örneğin bulunduğumuz süre bize CoastGuard tarafından hiç bordalanıp, evrak kontrolü yapılmadı. Yalnız Peristera koyunda demirde iken sabah erken saatlerde etrafımızda dönüp gittiler. Sanıyorum, kızılötesi bir cihazla uzaktan teknedeki canlıların vücut ısısını algılayıp, rahatsız etmeden kontrol yapılıyormuş. Zaten gümrük girişi yapıldığından elektronik sistemlerinde tekne ve mürettebat kayıtları görünmekte; dolayısıyla uzaktan kontrol kolaylıkla yapılabilmektedir.
20240801: Skopelos Adası Loutroki-GlossaKöyü – 7,6mil
Ertesi
gün Skiathos’un tam karşısındaki Skopelos adasının Lautraki köyüne yöneldik;
burası da oldukça turistik. Limanın güneyinde, Çınarların altında Roma Deniz
Hamamı kalıntıları var, önüne pırıl pırıl sulara demirledik; doya doya yüzdük. Limanı
charter tekneleri rezerve etmiş, yer bulmak zor; alarga imkanı varken biz
soruşturmadık bile. Demirlediğimiz yerin hemen önündeki mendireğin bir
bölümünün kayaları dağılmış, aradan botla geçilebiliyor. Botla Limana geçip, küçük
bir iskeleye bağlandık. Yanımızda paslanmaz zincir var; motoru ve botu iskelede
bir mapaya kilitliyoruz ki gezerken kafamız rahat olsun. Tabii hırsıza kilit
dayanmaz elbette de en azından caydırıcı oluyor.
Loutraki
Limanı çevresindeki yerleşimin hemen sırtlarında eski yerleşim yeri Glossa Köyü
var; ikindi sonrası arnavut kaldırımı patikayı takip ederek eski köye çıktık;
manzarası on numara beş yıldız. Skiathos ve önündeki adaların görünümü bir
harika. Eski yerleşimler, düşman korkusundan hep tepelere kurulmuş. Burada da
taş yapılar, dar sokaklar dikkat çekici. Bol bol fotoğraf çektik.
Limana
dönüşte eksilen içme suyumuz için iki koli daha su aldık; burada 6’lı 1,5lt.lik
koli 2,5€; Neo Marmaras’dan 1,7€’a almıştık.
Ortodoks
kiliseleri sanıyorum Pazar günleri dışında da ayin yapıyor; hafta içi ve akşam
saati olmasına rağmen Kilisede bir ayin vardı. Belki de özel bir ayindir; ya da
evlenmedir.
20240802: Skopelos Adası MammaMiaKoyu, Liman, PeristeriAdası-PeristeraKoyu -
26,3mil
Ertesi gün kuzeyinden adanın arkasına geçip Mamma Mia filminin çekildiği koya uğradık; küçücük koyun içi tekne dolu, fotoğraf çekip çıktık. Bu film o kadar meşhur ki Skopelos adası artık MammaMia Adası olarak anılmaya başlamış. Koya yaklaşan teknelerde MammaMia film müziği çalarak geliyorlar. Hediyelik eşyalar da hep MammaMia filminin objeleri satılıyor. Bu filmi seyretmemiştim; bu vesile ile dönüşte seyredilecekler listesine eklemiş olduk J
Sonra yol üzerindeki Skolepos şehir merkezine
uğradık; limanı alabildiğine hareketli, feribotların biri girip, biri çıkıyor.
Buraya da havaalanı yapılmak istenmiş ama yerli halk zeytinliklerimiz gidecek
diye karşı çıkmış; ulaşım şimdi tamamen denizden. Binalarda bembeyaz renk
hakim; Limanın suyu oldukça kirli idi, bir de bağlı tekneler feribotların
dalgasından rahatsız, hasarlar oluşuyormuş.
Yola
devam edip tekrar Alonnisos adasına geçtik; daha önce kaldığımız Petitiri ve Votsi limanlarına gir-çık yapıp, 17:00
sularında Peristera koyuna demir attık. Yüzdük, balık tuttuk, keçi seslerini
dinleyip, sakin bir gece geçirdik. Aslında çok miktarda balık vardı ama
Melanurlar çok akıllı, Kıbrıs oltasına dahi kanmıyorlar. Mino yakalanan balığı
sadece seyretti; ev kedileri yanlışlıkla dışarı bırakılsalar açlıktan
hayatlarını idame ettiremezler.
20240803 : PeristeriAdası => EfstratiosAdası – 53 mil
Sporadlarda son gecemizi, Peristeri adasının Peristera koyunda geçirdikten sonra erkenden yola koyulduk. Bir haftadır bu etap için hava kolluyoruz; nihayet düşük havayı bulduk; rüzgar kafadan ama çok düşük; nitekim motor seyri gayet güzel. Geçen haftaki gibi hava yüksek olsaydı altı kirli teknemiz ile bu yol epey yıpratıcı olurdu; şansımıza hava kalık. Yolda sahtemiz sürekli suda ama iyi sahteleri daha önce kaybettiğimizden balık tutamadık maalesef.
Gelibolu’dan Gavur Ali Kaptan Efstratios adasını pek methetmişti; ben de merak ediyordum. Büyük limana feribotlar yanaşıyor; küçük tekneler için sadece iç limanın mendireğinde üç-dört teknelik yer mevcut. Baktık ki yer yok; hemen karşıda Jeneratör fabrikasının önünde pırıl pırıl suya demirimizi bıraktık. Ama ne berraklık. Koyu çepeçevre yüzdüm; altımda yosunsuz, alabildiğine kum zemin. Burunda kayalıklar, girintiler, mağaralar görülmeye değer. Biraz sonra iki Türk yelkenli tekne (HelloDolly, ?) daha geldi; biri yeni gelmiş diğeri bizim gibi dönüşte. Onlar da limanda yer bulamadığından koya demir attılar.
Büyük Mendireğin içinde kalan koy harika ama ne var ki köyü besleyen dizel jeneratörün gürültüsü rahatsız ediyor; her güzelin bir kusuru vardır. Yüzmekten botu indirip karaya dahi çıkamadık; aslında köyü bir dolaşmak isterdik ama epey yorulmuşuz. Ertesi sabah Limnos’a döneceğiz artık.
20240804 : EfstratiosAdası => Limnos/Myrina – 22 mil
Tekrar Myrina’dayız. Burası malum Çanakkale’ye en yakın gümrük Giriş-Çıkış limanı. Gümrük ve Port Polis hemen limanın başında; çıkış işlemlerimizi başlattık. Geç saatlerde gelin evrakınızı verelim dediler. Artık son akşam dışarıda bir balık yiyilem istedik. Balıkçı Barınağındaki küpe takan yerel bir Balıkçıdan, en lezzetli ve hesaplı balıkçı tavsiyesi istedim; o da kasabanın arka tarafındaki plajda bir yer tavsiye etti; “Küpelinin selamı var” deyin; size güzel bir çeşit yapar dedi; hakikaten öyle de oldu.
Bot
rıhtımında, alargadaki komşumuz nostaljik teknenin mürettebatı ile tanıştık;
Avustralyalı Kadın çok konuşkan, daha önceki eşi ile Türkiye kıyılarını gezmiş
tekrar gezmek istiyor. Yeni eşi de yelkenci, beraber hayatlarını birleştirip
70’li yaşlarında yelkene devam ediyorlar.
Botumuz
ikide bir hava kaçırdığından motor takamıyoruz; rıhtıma kürekle gideceğimizden
mümkün olan en yakın noktaya demir atmıştık. Ertesi gün çıkış işlemleri bitip,
demir almak istediğimizde ırgatın zorlandığını farkettim. Hemen dalıp kontrol
ettim; baktım ki zincir aşağıda büyükçe bir başka demire dolanmış. Neyse ki en
fazla beş metrelere kısa süreliğine dalabiliyorum; dalıp kurtarma kancasını
takıp, yukarıdan ters yöne çekince zincir kurtuldu ve yola çikabildik.
Biz
çıkarken ClubMed2 isimli yelkenli Kruvazör Myrina önüne demirlemiş, yolcuları
servis tekneleri ile akın-akın şehre taşınıyordu.
20240805: Limnos Myrina => Mondros Paralia Parthenomitos Koyu - 16 mil
Her ne kadar gümrük çıkışı yapsak da karaya ayak basmadığımız sürece koylarda bir müddet daha kalabiliyoruz malum. En azından Ağustos Tepai’miz de ödendiğinden hiçbir sorun olmaz. Onun için yolu kısaltmak adına üç saatlik mesafede Mondros Körfezindeki Paralia Parthenomitos koyuna demir attık. Gittiğimizde üç tekne, aralarında epey mesafe olacak kadar yan yana demirliydi; biz de ikisinin arasına demir attık. İskelemizdeki tekne ile selamlaştık; sorun yok teyidini aldık. Sancağımızda yalnız seyreden bir yaşlı yelkenci, biz demirledikten sonra kamarasından çıkıp, huysuzluk yaptı, kendi demirinin yerini işaret edip, birşeyler söyledi. Zaten o kadar uzağız ki konuşması bile duyulmuyor. Halbuki onun demirine epey uzağa atmıştık; aramızda neredeyse yüz metre mesafe var. Kendi kendine homurdandı, botunu topladı ve koyun taa uzak noktasına gidip demir attı. Acaba pupamızda dalgalanan al bayrağımızdan mı rahatsız oldu; bilemedik? Bazen böyle eksantrik tiplerle de karşılaşabiliyoruz.
Su bir
harika, kendimizi denize bıraktık; epey bir yüzmüşüz. Hatta karaya da ayak
basmış olabiliriz. J 2017 yılı seyahatimizde de dönüşümüzün
son akşamını bu koyda geçirmiştik; yad etmiş olduk.
Burası
Çanakkale yolunda en yakın koylardan biri; lodos olmadığı müddetçe, poyraza
kapalı koy, son geceyi geçirmek için çok müsait. Körfezin biraz içerilerinde
Mondros Köyü var; hani şu içimizdeki hainlerin 1918 Mondros anlaşmasını imzaladığı yer. Daha önceki gezimizde
girip, Barınağında kalmış ve köyü etraflıca gezmiştik. Köyün içindeki
duvarlarda Kıbrıs Barış harekatımızın aleyhine resim ve yazılar vardı. Bu defa uğramak
için vaktimiz yok; hem sonra kötü hatırasından dolayı da içimizden gelmiyor
zaten.
20240806 : Mondros Paralia Parthenomitos Koyu => Anıt Limanı - 50 mil
Dönüş
yolunun en zorlu etabı bu oldu. Teknenin altını haftada bir dalıp temizlesem de
artık zehirli boya kalmadığından kısa sürede kekamoz tutuyor; nitekim bu,
özellikle rüzgar üstü ve akıntıya karşı gidişlerde bizi oldukça yavaşlatıyor.
Limnos adasından ayrılırken poyrazdan biraz istifade edebilmek için önce
Gökçeada yönüne dümen kırdık; ancak adanın doğusu alabildiğine balıkçıların
şamandıraları ile kaplıymış; adeta bir mayın tarlası, pür dikkat aralarından
sıyrılmak epey zamanımızı aldı. Adadan uzaklaşınca rahatladık. Bu defa da
akıntı ve rüzgar tam kafadan; 06:30’da başladığımız yolculukta, akşam 19:30
sularında ancak Anıt Limanına varabildik. Koyda bizden başka iki yelkenli daha
var; biz dönerken onlar güneye iniyorlar. Sezon ortası daha, gayet normal. Biz
ise yeğenlerin düğünleri var; yetişebilmek için erken dönüyoruz. Tepaimizin üç
haftalık kısmı da boşa gitti; yazık J
Yarı
yola kadar Yunan Cosmote telefon kartı takılı idi; 130 gb internet, paylaşımlı
iki kişiye bir ay boyunca tam olarak yetti; 10 GB kadar da içinde kaldı.
20240807: Anıt Limanı => Çanakkale – 12mil
Çanakkale’de Gümrük giriş işlemlerini bir an önce bitirebilmek için 06:30 gibi Anıt Limanından çıktık yola; boğazın karşı akıntısı çok şiddetli, 12 millik mesafeyi ancak dörtbuçuk saatte alabildik; 11:00 sularında Çanakkale Belediye Marinada Yakıt İskelesine bağlanmış olduk.
Yolda
ben önce telefondan, sonra olmayınca bilgisayardan c kodu almak için epey
çabaladım; ekranlar pek kullanıcı dostu değil. C-Kodu almak için https://sib.uab.gov.tr/ adresinden e-devlet şifrenizle Vatandaş girişinden girip, Tekne
bilgilerini, sigortasını, resmini kaydedip, sonra Seyir İzin Belgesi (SİB) için
“BelgeOluştur” kaydı yapmanız gerekiyor.
Nihayetinde
kodlarımızı tedarik edip, ödememizi de HalkBank Mobil hesabımızın “Vergi ve
Devlet Ödemeleri/ DenizcilikÖdemesi” ekranında Kurum Adı: DENİZCİLİK İÇ SULAR
ve Donatan TC Numarasını yazıp, çıkan C Kodlarını seçerek ödememizi
yaptık.
-
9068 GEM.LİM.HRC için 600₺;
-
Seyir İzin Belgesi/Türk Bayraklı Yatlar
için 500₺
Dekontların
ekran kopyalarını aldık. Liman Başkanlığı bu ödemelerin HalkBank şubesinden
bizzat yatırılmasını ve fiziki dekont alınmasını tavsiye ediyor. Sisteme
düşmeme riskleri oluyormuş; neyse ki biz bunu yaşamadık. Bu defa işlem sırası tersten;
1. Liman Pasaport Polisi, 2. Gümrük, 3. Liman Başkanlığı.
Bizimle
beraber Myrina’da gördüğümüz bir Motoryat daha var onlar da giriş yapacaklar.
Polisi ve Gümrüğü bekleyip, işlemlerimizi yapabildik. Maalesef herşey
elektronik olduğu halde hala fotokopi evrak talep ediliyor. En son
dekontlarımızla birlikte Liman Başkanlığında giriş işlemlerimizi tamamlamış
olduk.
Beklerken
Atık Kağıdı ve bir bidon da mazot aldım. Ancak pompa 30 litrelik bidonuma
31,22lt basınca, görevliye itirazımı yaptım ama konu onunla ilgili değil;
Petrol istasyonunu Tüketici Masasına ve EPDKK’a şikayet etmek lazım; süreç
uzayacağından, benim de vaktim olmadığından devamını getiremedim maalesef.
Gruplarda bu istasyonun pompaları ile ilgili şüpheli yazışmalar oluyordu.
En
nihayet işlemlerimiz 15:00 gibi bitti; marina kirasını daha arttırmamak için
hızlıca limandan ayrıldık; malum marina bağlanma saat ücreti 500₺. İstikamet daimi
limanımız, Gelibolu.
20240807: Çanakkale => Gelibolu – 21mil
Hem
akıntıya hem de rüzgara karşı bu saatte çıkmak riskli idi ama dönüş yolunda
böyle hissi davranışlar yapılabiliyor. Nitekim doğum yerim Burhanlı Köyü
önlerine kadar çok da sıkıntı olmadı; Drak Burnunda bizi bekleyen babamla
selamlaştıktan sonra, Karakova Burnunda rüzgar arttı. Motor-yelken tramolalarla
1915 Çanakkale köprüsünü zor geçebildik; sonra yelken çalıştı da saat 20:00
sularında çok geçe kalmadan yerimize bağlanabildik. Çok şükür.
SON SÖZ :
Seyir hazırlık sürecinde topladığımız bilgilerden ve pilot kitaplardan seyahatimiz süresinde çok istifade ettik; ama bunun yanında NAVİLY ve NOFOREİGNLAND Yatçı mobil uygulamalarından da bahsetmeden olmaz. NAVİONİCS deniz haritaları artık sadece ücretli ve yıllık geçerli abonelik ücreti de oldukça yüksek; onun yerine ücretsiz C-MAP harita uygulamasını kullanıyoruz. Üstelik C-MAP’de bir koyun derinlik ve zemin yapısını incelerken “İ” (PlaceDetails) ikonuna basıldığında NAVİLY uygulamasındaki yorumlar açılıyor. Daha önce o Koyu ziyaret eden Yatçıların yorumları üzerinden hızlıca nereye demir atılır, hakim rüzgarlar nedir, yasaklar var mı vb. bilgilere ulaşmanızı sağlıyor. Tek uygulama üzerinden iki uygulamanın özelliklerine ulaşabilmek bir harika. NAVİLY’de rota planlaması ve güzergahın hava durumu görüntülemesi ücretli versiyonunda yapılabiliyor; NOFOREİGNLAND’de ise ücretsiz versiyonda hala rota planı yapılabiliyor.
Elbette
her Reisin/Kaptanın alışkın olduğu bir elektronik yardımcı uygulamaları vardır.
Benim de telefonumda “Deniz” isimli klasör altında kullandığım/alıştığım
denizcilik uygulamalarım bulunmaktadır. Uygulama ikonlarının yer aldığı ekran
resmini aşağıya kopyalıyorum; ola ki ilginizi çekebilir.
Bu
seyahatimizle, yapılacaklar/gezilecekler listemizde yer alan bir kaleme daha
tik atmış olduk, şükürler olsun. Güzel havalarda Kuzey Egenin incisi Halkidiki
Yarımadalarını ve Kuzey Sporadlardaki muhteşem adaların muhteşem koylarını
gezdik; hatıra biriktirdik.
Limanları
çok düzenli, teknelerin bilumum ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte,
Yunanistan'ın Avrupa Birliği fonlarından çok istifade ettiği anlaşılıyor; zaten
hemen her Liman girişine o mavi yıldızlı AB tabelası da asılmış; alenen
"size burayı … Euro fon kullanarak biz yaptık, unutmayın haaa…" der
gibiler. Bölgede gördüğümüz teknelerde Alman ve Fransızlar ağırlıklı; neden
destek verdikleri de buradan anlaşılıyor sanıyorum; çünkü zaten buraları
ağırlıklı AB vatandaşları kullanıyor.
Özellikle
Osmanlı'nın eski topraklarını imkanı olanların Türk bayraklı tekneleri ile ziyaret
etmesi çok kıymetli; biz denizciler bayrak gösterme der malum buna; dosta ve
düşmana "ben hala buradayım" diyorsun ki bu bana göre çok kıymetli
birşey.
Biz de
imkan oldukça eşimle Ege Adalarında tekne ile dolaşıp, bayrak göstermeye
çalışıyoruz; rüzgarda dalgalanan ay yıldızlı bayrağımız inanın o kadar dikkat
çekiyor ki; bayrağı görüp kısıtlı Türkçesi ile Merhaba diyenler, "İstanbul
çok güzeel" diye laf atanlar. Daha dün atalarımız buralardaydı, Halkidiki,
Athos yarımadası hala dini özerk bölge, Osmanlı buraya hoşgörü ile davranmış,
meşhur özel Aynaroz Kadısı ünvanı ile atama yapmış.
Ben “Yunan
Adaları” tabirini kullanmak istemiyorum; Ege Adaları, Adalar Denizi ya da
Arşipel tabirlerini kullanmış atalarımız. Elli mil karşımızdaki Limnos adasının
Mondros köyü önlerinde demirli Agamennon Zırhlısında 1918 Mondros Mütarekesi
imzalanmış. Daha dün 1915’de Çanakkale boğazına saldıran yedi düvelin lojistik
gemileri Mondros koyunda demirlemiş. Yunanistan'da malum sanayi yok, gelirleri hep
turizme bağlanmış; onun için turist rahatsız edilmek istenmiyor. Belki de bu
yüzden bayrağımız rahatsız etse de ses çıkarılmıyor olabilir.
Her
güzelliğin bir sonu vardır; bir aydır yaşadığımız ve şükrümüze vesile olan
güzelliklerin de sonu geldi. Gezdik, bozulmadan gördük; nitekim İnsanoğlu
tabiatı çok hor kullanıyor. Nerede insan az ise oranın güzelliklerine,
denizinin berraklığına hayran olduk. Örneğin 500 mt.den fazla yaklaşılması ve
dişi insan ve hayvanatın girişi yasak olan dini özerk bölge Atos (Aynoroz)
yarımadasının önündeki denizin turkuvaz berraklığı muhteşemdi. Dönüş yolunda
adının söylenmesi çok zor olan bir adaya uğradık, Efstratios Adası; aslında
kıraç bir ada ama hemen liman mendireğinin dışında demir attığımız yerde
denizin berraklığı sözle anlatılabilecek gibi değildi, zihnimizde yer etti. Bir
de Kuzey Egede bir tane bile deniz anası görmedik desek yeridir; halbuki
Marmara deniz anası kaynıyor.
Yelkenli
tekne ile seyahatin genel şartlarında az ile yetinmek vardır; az yer-içer, az
tüketirsiniz, hatta tüketmek zorundasınızdır. Yoksa eksilenin, bitenin yerine
koymak zordur; hele de Euro ile alışveriş yapılan memleketler bize göre 36 kat
pahalıdır. Denizci minimalist yaşam tarzını benimser; bu da israfı önleyen
önemli bir usuldür. Bu yaşam tarzı insanın melekelerine de yansıyor; eve
geldim, hala musluğu az açıp, hızlıca kapatıyorum J
Yelkenli
tekne ile seyahat sabır işi; toplamda 540 mil civarı yol yaptık; saatte 2,5 lt.
mazot harcayan 27 HP motor ile 140lt mazot harcamışız; ortalama süratimiz 4,5
kt/saat yani sadece 8,3km/saat olmuş. Acelesi olan, sabırsız olan birisi için
bu sürat zulüm gelebilir. Nitekim biz de Çanakkale Boğaz tırmanışında kuvvetli
akıntıya ve karşı rüzgara rastladığımız yerlerde süratimiz 1kt'lara kadar
düştüğü oldu; Sektörlerden izin alarak cenova yelken takviyesi ile patinajı
yenebildik. Boğazda yelken açmak yasak; ancak telsiz ile Sektörlerden izin
alarak motor+yelken ile seyahat edilebiliyor.
Bu
seyahatte iki rapalamızı denize verdik, muhtemelen kaçan balık büyüktü:) Onun
dışında birkaç kupesden başka balık yakalayamadık; zaten vaktimiz de olmadı.
Yine çok
şükür ki teknede başedemeyeceğim bir arıza olmadı; Dua-1 bizi güvenle gezdirdi.
Oniki yıldır kullandığım bot/dingi artık beni değiştir demeye başladı;
yapışkanın miadı doldu demek ki, hergün bir başka noktasından hava kaçırdı; ben
de bastım hızlı yapıştırıcıyı (japon) devam ettim.
Her gün
sabah/akşam yüzmek iyi geldi; beş kilo vermişim. Demir attığımızda çıpamız
zemine saplanmış mı diye zaten denize dalıyorum, devamında da şnorkel ile deniz
altı hayatını seyreylemek harika oluyordu. Birkaç su altı kamera çekimi de
yapabildim.
Myrina'dan
çıkış aldığımız gün demiri toparken baktık ki zincir sarmış gelmiyor, dalıp
kontrol ettiğimde gördüm ki zeminde zincirimiz devasa bir başka çıpaya sarmış.
Neyse ki dalış yapabileceğim 5 mt.lerde idi de kurtarabildim.
Son söz
rahmetli üstadımız Sadun Boro'dan olsun; "Denizcinin hayatının %40'ı
endişe, %50'i meşakkat, %10'u da keyiftir." Biz o %10'a talibiz, vesselam.
Allah herkesin gönlüne/ hayallerine göre versin.
Hadi bir
denizci sözünü daha aktaralım; "Hayallerinize dikkat edin;
gerçekleşebilir!"
Selam ve dua ile.